20. Hukuk Dairesi 2017/8257 E. , 2020/857 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi, Karabucak mahallesinde bulunan 4293 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece; 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin 25/02/2009 gün ve 5841 sayılı Kanunun 2. maddesi ile 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen hüküm ile devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanacağı düzenlemesi yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19.12.2012 tarih 2012/5831-14631 E.K. sayılı ilamıyla bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında özetle’’ Mahkemece, çekişmeli parselin kadastro tesbitinin askı suretiyle ilânını takiben 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş ve çekişmeli parselin kadastro tesbitlerinin kesinleşmesinden sonra 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde öngörülen hak düşürücü süreler geçmişse de; 5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle değişik 3402 sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır" hükmü ve 5841 sayılı Kanunun 3. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen geçici 10. maddesindeki "bu kanun 12 nci maddesinin 3. fıkrası; "devletin hüküm ve tasarrufunda olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" hükmü, Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 gün ve 2009/31 - 77 sayılı kararı ile iptal edildiği, gerekçeli iptal kararının 23 Temmuz 2011 tarihli ve 28003 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, bu iptal kararından sonra 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinin Kamu mallarına ilişkin davalarda değil, Devlet veya diğer Kamu Tüzelkişileri tarafından özel mülk savıyla açılan davalarda uygulama olanağı bulacağı (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.06.2011 gün ve 2011/1-36 Esas ve 2011/390 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir.), somut olayda, çekişmeli taşınmazın devlet ormanı niteliği ile Hazine adına tapuya tescili talep edildiğinden ve kamu malı devlet ormanı iddiasıyla dava açıldığından, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinin uygulanma olanağının bulunmadığı hususları gözetilerek, mahkemece yargılamaya devam edilip, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.‘’ gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile, dava konusu Antalya
ili, Demre ilçesi, Karabucak mahallesi Bozdağ mevkinde kain 4293 nolu
taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile dava konusu taşınmazın orman vasfıyla Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından kararın usule uygun olarak müvekkiline tebliğ edilmeden kesinleştirildiği gerekçesiyle temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1948 yılında kesinleşen orman kadastrosu ile 1991 yılında ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; mahkemece davalının adresinin tespiti için kolluk araştırması yaptırılmış, bu araştırma da davalının Almanya ülkesinde yaşadığı ancak açık adresinin tespit edilemediği belirtilmiştir. Bunun üzerine mahkemece Antalya Alman Konsolosluğuna müzekkere yazılarak davalının adresinin bilinip bilinmediği sorulmuş, gelen müzekkere yazısında bu hususun Almanya ülkesinde bulunan Türk Büyükelçiliğine sorulması gerekir denilmesine ve davalının dosya da yer alan nüfüs belgesinde yerleşim yeri adresinin Hamburg/Almanya olarak gözükmesine rağmen mahkemece davalının adresi yeterince araştırılmadan ilanen tebligat yapmak suretiyle davalı, davadan ve duruşma gününden haberdar edilmeden karar verilmiş olup bu durum davalının iddia ve savunma hakkını kısıtlamaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir.
Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hukukî dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değil, tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir. Bu çerçevede gerek çekişmeli ve çekişmesiz yargı işlerinde gerekse bu yargılamalarla bağlantılı geçici hukukî korumalarda, icra takiplerinde, tahkim yargılamasında, hatta hukukî uyuşmazlıklarla ilgili yargılama dışında ortaya çıkan çözüm yollarında, her bir yargılama, çözüm yolu ve uyuşmazlığın niteliğiyle bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına uygun davranılmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilerek, davalı ... ... dava dilekçesi ve duruşma gününün yöntemince tebliğ edilerek varsa delillerinin toplanıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 19/02/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.