Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/589
Karar No: 2015/2838
Karar Tarihi: 24.02.2015

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/589 Esas 2015/2838 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2015/589 E.  ,  2015/2838 K.
  • TEK İMZALI (TESELSÜLLÜ) ORTAK HESAP
  • MÜŞTEREK HESAP
  • MÜŞTEREK HESAPTA ORTAKLARIN PAYLARI
  • MÜŞTEREK HESAP SAHİPLERİNDEN BİRİSİNİN ÖLÜMÜ
  • İCRA VE İFLAS KANUNU (İİK) (2004) Madde 72
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 146
  • BORÇLAR KANUNU(MÜLGA) (818) Madde 390
  • TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 169
  • TÜRK BORÇLAR KANUNU (6098) Madde 506

"İçtihat Metni"

Davacı vekili dilekçesinde; davalı tarafından, müvekkili olan davacı aleyhine, murise ait olduğu ileri sürülen banka hesabından para çekildiği iddiası ile ve bu paranın tahsili amacı ile icra takibi yapıldığını, davacının, davalının babası ile 2007 yılından itibaren birlikte yaşamaya başladığını ve onun hastanede öldüğü 06/12/2012 tarihine kadar her türlü bakım ve iaşesini yaptığını, tüm masraflarını karşıladığını, muris EROL ile davacının Bahçelievler"de A..Şubesine birlikte hesap açtıklarını ve bu hesabı zaman zaman birlikte, zaman zaman da tek olarak kullandıklarını, davacının biriktirdiği paraları müşterek hesaba yatırdığını ve bu hesabından müteveffanın ölümüne kadar tüm masraflarını yaptığını, bu nedenle de yapılan takibin haksız olduğunu beyan ederek, davacının aleyhine yapılan bu takip nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında; davacı tarafından bankadaki hesabın çekilmesi suretiyle tamamen boşaltılarak kapatıldığını, ortak hesaplardaki paranın tamamı murise ait olduğundan, bu paranın terekeye dahil edilebilmesi adına davacı aleyhine icra takibine başlanıldığını, ortak hesaptaki payların aksi ispat edilmedikçe taraflar arasında eşit olduğunu, ancak hesaplardaki tüm paranın murise ait olduğundan ve davacı tarafından bu hesaplara yatırılan herhangi bir meblağda bulunmadığından davacı ile murisin paylarının eşit olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; gerek ortak hesaptaki para gerekse murisin kendi hesabındaki paranın davacı tarafça murisin ölümünden önce çekildiği ve bir kısmının davacının kendi hesabına aktarıldığının banka kayıtları ile sabit olduğu, murisin de, paraların çekildiği tarihten sonra, 06/12/2012 tarihinde öldüğü gözönüne alındığında, ölümünden önce davacı tarafından yapılan bu işlemlerin kötü niyetle yapıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Birden fazla kimsenin bankada açtırdıkları ortak hesap, sözleşmeye dayanan müteselsil alacaklılık tipini oluşturur.
Ortak hesaptaki hesap üzerinde hak sahibi birden fazla kimse gözükür. Bu durumda, banka, tıpkı bireysel hesapta olduğu gibi aynı edimi hesap alacaklılarına karşı borçlanır.
Hesap türünün belirlenmesinde temel ölçüt, bankaya ödeme yapan kişinin iradesidir. Ancak, ödeme yapan kişinin iç iradesi yerine banka tarafından anlaşılabilir olan ya da görülebilir iradesi önemlidir ( Faruk Acar, Türk-İsviçre Medeni Hukukunda Alacaklılar Arası Teselsül-Doktora Tezi-Ank. 2003, sh. 168, Dip not: 68 ve orada anılan: Canaris ve Wagner).
I- Bilimsel öğretide ortak hesap kavramı adı altında hem "tek imzalı (teselsüllü)ortak hesap" hem de "birlikte imzalı ortak hesap" türü anlaşılmaktadır. Ortak hesap türü ayırımını sağlayan tek ölçüt, banka nezdindeki hesap üzerinde birlikte alacaklıların tasarruf yetkilerinin şeklidir. İlkinde her bir mudi banka hesabı üzerinde diğerlerinin katılımı olmaksızın tasarruf edebilmektedir. Buna karşın birlikte imzalı ortak hesapta her bir mudi tek başına hesap üzerinde tasarruf edemez, banka ancak bütün mudilere birlikte ödeme yaparsa borcundan kurtulmuş olur (Bu konuda özlü bilgi için bkz. Tekinalp, Ünal: Banka Hukukunun Esasları, İst. 1988, sh. 328 vd.)
II- Müşterek hesabı açan ve müşterek mevduatın konusu olan parayı yatıran hesap sahibinin sözleşmeyi imzalaması ile sözleşmenin banka ile diğer hesap sahipleri arasında kurulmuş olduğunun kabulü gerekir. Diğer müşterek hesap sahiplerinin imzalarının sözleşmede bulunmaması sonucu etkilemez. Bunun aksi, sözleşmenin kuruluşunun imzaları eksik olan diğer hak sahiplerinin imzalarının tamamlanmasına bağlı tutulduğuna dair sözleşmede bir hükmün yer almış olmasına bağlıdır. Matbu sözleşme metninde böyle bir kayıt olmamasına, matbu sözleşme metninin banka yetkilileri ve müşterek hesabı açtıran ve mevduatı bankaya yatıran hesap sahibinin imzalarına rağmen, sözleşmede taraf olarak isimleri bulunan diğer hesap sahiplerinin imzalarının "yokluğu" nedeniyle sözleşmenin kurulmadığını iddia etmek, doğruluk ve dürüstlük kuralına uygun düşmez (Kaplan, İbrahim: Banka Sözleşmeleri Hukuku, c. 1, Ank. 1996, sh. 233 vd.). O halde denilebilir ki, teselsüllü müşterek hesabın açılması sırasında hesabı açtıranın dışındaki diğer hesap sahiplerinin imzalarının bulunmaması ancak, teselsüllü müşterek hesap sözleşmesinde tüm hesap sahiplerinin sözleşmeyi imzalamaları halinde sözleşmenin yürürlüğe gireceği yönünde bir hüküm mevcutsa, sözleşmenin kuruluşuna engel olur.
III- Açıklık bulunmaması halinde, teselsüllü hesabın varlığı kabul edilir. Bir başka anlatımla, müşterek hesap açılırken bankaya aksine bir anlaşma sunulmamışsa, bankadaki müşterek hesabın, aktif teselsüllü müşterek hesap olduğu bilimsel öğretide oybirliği ile kabul edilmektedir (Tekinalp, sh. 329; Kaplan, sh. 235, 236 ve orada anılan Yargıtay kararları). Hesap sahiplerinin her biri müteselsil alacaklı sıfatına sahiptir. Zira, ortak hesap sahiplerinin banka karşısındaki yetkileri müteselsil alacaklılığın söz konusu olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü ortak hesapta BK. mad. 148/1 (T.B.K. 169)"deki hükme uygun olarak, her bir hesap sahibi banka nezdindeki tutarın tamamı üzerinde bağımsız şekilde tasarruf edebilmektedir. Bilimsel öğretideki baskın görüş, ortak hesap halinde alacaklılar arası teselsülün olduğu yönündedir (Acar, dipnot: 98"de anılan yerli ve yabancı yazarlar ile İsviçre Federal Mahkemesi"nin kararları).
IV- Müşterek hesaptaki paylar, aksi iddia edilip kanıtlanmadıkça birbirine eşittir. Zira, para müşterek hesaba yatırıldığına ve pay bakımından bir anlaşma bulunmadığına göre, mülkiyetin yarı yarıya olmak üzere hak sahiplerine ait olması gerekir (11. HD. 21.03.2002; 1579/2539; Acar, sh. 336, 337).
V- Mevduat hesabı birden fazla kişiye ait ise, mudilerden birinin ölümü halinde, -aksine sözleşme yoksa- hesaptaki paralar eşit paylara bölünecek ve hayatta kalan mudiye kendi payı ödenebilecektir (Reisoğlu, Seza: Bankalar Kanunu Şerhi, Ank. 2002, sh. 390). Zira, taraflardan her biri hesaptan para çekerken payına göre kendi adına, payından fazlası için diğer hesap sahibinin vekili olarak hareket etmekte olup, payından fazla çektiği miktarda diğer hesap sahibine göre borçlu durumuna girer (2. HD. 29.01.1987, 495/11191; HGK. 11.2.1998, 40/75).
VI- Vekilin, üstlendiği işi müvekkilin menfaatine ve onun iradesine uygun olarak yapması gerekir (Başpınar, Veysel: Vekilin Özen Borcundan Doğan Sorumluluğu, Doçentlik tezi- 2. baskı, Ank. 2004, sh.n). O kadar ki, "Vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunacak ve ona zarar verecek davranışlardan kaçınacaktır" (3. HD. 09.09.1985; 2552/5380).
Bundan ayrı olarak; "Borçlar Kanunu"nun 390.(T.B.K. 506) maddesi uyarınca vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandıracak davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekil, vekalet yetkisini kasten vekil edenin zararına kullandığı takdirde, zararı tazmin yükümlülüğündedir" (3. HD. 14.04.1998; 2963/3981). Gerçekten de vekil, vekalet yetkisini kasten vekil edenin zararına, kendisinin ya da düşünce ve çıkar birliğine girdiği kişi yararına kullandığı takdirde, yapılan işlem vekalet vereni bağlamaz (HGK. 05.05.1993; 79/195).
Dosyada mevcut, A..Bahçelievler Şubesine ait 25/02/2014 tarihli cevabi yazıya ekli 116707 nolu hesap dökümanlarının incelenmesinde; hesap sahibinin EROL E..-S.. M.. olduğu, hesabın 09/04/2012 tarihinde açıldığı, hesabın 27/11/2012 tarihinde sıfırlanarak kapatıldığı, yine 116707 nolu hesap dökümanlarının incelenmesinde; hesap sahibinin EROL E..-S.. M.. olduğu, hesabın 09/04/2012 tarihinde açıldığı, hesabın 27/11/2012 tarihinde sıfırlanarak kapatıldığı görülmüştür.
Şu durumda muris ile davacı adına açılan ortak hesaplarda davacının tek başına hareket ve tasarruf etme hakkı bulunduğu anlaşılmakla, hesaplar üzerindeki muris ile eşit hakka sahip olduğu sabittir. Bu nedenle kendi payına isabet eden miktarlar nedeniyle davalı tarafa borçlu olmadığı açıktır. Öte yandan murisin payına isabet eden miktar yönünden murisin vekili olarak hareket ettiğinin kabulü zorunlu olduğundan ve murise sağlığında çekilen paralarla bir takım harcamalar yaptığı iddia edildiğinden, bu konuda davacının vekil olarak hesap verme yükümlülüğü bulunduğu da gözetilerek bu konudaki delillerin toplanarak varılacak sonuca göre karar vermek gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın tümden reddi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi