1. Hukuk Dairesi 2015/9331 E. , 2018/11111 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ..."in dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda 800/2400 hisse ile paydaş iken anılan payı 400/2400"er hisse ile davalı ... ve ..."e 24.12.1997 tarihinde satış suretiyle devrettiğini, aşamada adı geçenlerin paylarının bir kısmını diğer davalı ..."e devrettiklerini, bilahare taşınmazda kat irtifakı tesis edilip davalı ... adına 1, 3 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin, davalı ... adına 2, 4 ve 8 nolu bağımsız bölümlerin, davalı Sabahattin adına da 5 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin tescil edildiğini, tamliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmazsa şimdilik 5.000,00"er TL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davalı ..."in iyiniyetli olduğunu, murisin 13.01.1999 tarihinde davacıya ..."de ... ada ... sayılı parselde kayıtlı bir ev satın aldığını, mal kaçırma kastı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ..."in çekişme konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda 800/2400 hisse ile paydaş iken anılan payını eşit olarak 24.12.1997 tarihinde davalılar ... ile ..."e satış suretiyle devrettiği, adı geçen davalıların da 92/2400"er paylarını 09.06.2003 tarihinde diğer davalı ..."e sattıkları, 20.04.2007 tarihinde taşınmazda kat irtifakı tesis edilerek 1, 3 ve 7 nolu bağımsız bölümlerin davalı ..., 2, 4 ve 8 nolu bağımsız bölümlerin davalı ..., 5 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin davalı ... adına tescil edildiği, bilahare davalı ..."in 4 nolu bağımsız bölümü 15.04.2011 tarihinde dava dışı ..."a, 8 nolu bağımsız bölümü ise 15.09.2009 tarihinde dava dışı ..."a devrettiği, 1934 doğumlu mirasbırakan ..."in 10.08.1999 tarihinde öldüğü ve geriye ilk eşi ..."dan olan davalı çocukları ..., ..., ... ve dava dışı kızı ... ile 2. eşi davacı ..."nin kaldığı, muris ile davacının 1997 yılında evlendikleri anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. HMK 190. madde ve TMK 6. madde hükümleri gereğince herkes iddiasını ispatla mükelleftir.
Somut olaya gelince; mirasbırakan Hüseyin"in davacıya da ..."de bir daire aldığı ve davacı adına tescil ettirdiği davacının da kabulündedir. Her ne kadar davacı tanıkları dava konusu devrin muvazaalı olduğu yönünde beyanda bulunmuşlarsa da davalı tanıkları mirasbırakan tarafından davacıya bir daire almasının yanında ilk eşinden olan dava dışı ve davalı çocuklarına maddi yardımda bulunduğunu belirtmiş olup davacılar tarafından temlikin muvazaalı olarak mal kaçırma kastı ile yapıldığı iddiası usulen kanıtlanabilmiş değildir.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/06/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif) (Muhalif)
-KARŞI OY-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve pay oranında tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, murisin taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını, ekonomik durumunun iyi olduğunu, asıl amacın oğulları olan davalılar lehine kazandırmada bulunmak olup yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu iddia etmişlerdir.
Davalılar, murisin asıl amacının davacıdan mal kaçırmak olmadığını, davacıya da bir ev aldığını, ayrıca davacının çocuklarına da baktığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece murisin amacının mal kaçırmak olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Daire çoğunluğu ile aramızda muris muvazaasının ilkeleri bakımından bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, temlikin muvazaalı olup olmadığı konusundadır.
Somut olayda, davacı murisin ikinci eşi, davalılar ise murisin ilk eşinden olma oğullarıdır. Murisin ilk eşinden olma dava dışı bir kızı daha vardır. Murisin oğullarına devrettiği taşınmaz üzerinde davaya konu edilen 8 adet bağımsız bölüm oluşmuş ve bu bağımsız bölümlerden üçü ..., üçü ... ve ikisi ... adına tescil edilmiş, davacı eş ve dava dışı kız kardeşe bir şey verilmemiştir.
Davalılar, murisin parasını vermek suretiyle davacıya ev aldığını savunmuşlarsa da, bu bu savunmayı destekleyen delil sunamamışlar, , davacı da bu savunmayı kabul etmemiştir.
Davacı tanıklarının tamamı beyanlarında özetle;murisin paraya ihtiyacı olmadığını, temliklerin bedelsiz yapıldığını ve amacın erkek evlatların kollanıp gözetilmesi olduğunu ifade etmişlerdir.
Davalı tanıkları ise özetle; davalı oğulların çalışmaları karşılığı kazançlarını babalarına verdiklerini, bu nedenle taşınmazın davalılara temlik edildiğini beyan etmişlerdir.
Sonuç itibariyle, davacı tanıklarının beyanlarının hayatın olağan akışına ve maddi olgulara daha uygun olduğu gözetilerek, taşınmazların bedelsiz olarak, ikinci eş ve dava dışı kız evlattan mal kaçırmak amacıyla davalı oğullara temlik edildiği, paylaştırma kastının davalılarca ispat edilemediği, bu nedenle mahkeme kararının muvazaanın varlığına ilişkin kabul hükmünün doğru olduğu için hükmün onanması gerektiği kanaatine vardığımızdan, hükmün bozulması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.