3. Hukuk Dairesi 2014/9843 E. , 2015/3011 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KUŞADASI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2014
NUMARASI : 2009/415-2014/41
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın S.. B.. yönünden husumetten reddine, davalı şirket yönünden kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; Belçika uyruklu olan müvekkilinin 2008 yılının Aralık ayında ev almak için ......."na geldiğini, davalı Serkant ile müvekkili arasında ev alım satımına ilişkin sözlü anlaşma yapıldığını, evin satış bedelinin 150.000 Euro olarak belirlendiğini, müvekkilinin davalı tarafa toplam 50.000 Euro ödeme yaptığını, bakiye bedelin üç ay içinde malike ödeneceğinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin eve yerleştiğini, site aidatlarını ödediğini, 2009 yılında malikin evi satmayacağının ve evin boşaltılmasını istediğinin müvekkiline bildirildiğini, bunun üzerine müvekkilinin evi boşaltıp ülkesine geri döndüğünü, ev için ödediği paraların iadesi için davalı tarafla şifahi görüşmeler yapıldığını, davalı tarafın iade taahhüdünde bulunmasına rağmen bugüne kadar 50.000 Euroyu müvekkiline iade etmeyerek müvekkili aleyhine sebepsiz zenginleştiğini belirterek; 50.000 Euronun ödeme tarihinden itibaren Merkez Bankasının dövize uyguladığı en yüksek kur üzerinden faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Serkant vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin kendi adına değil müdürü olduğu davalı şirket adına, şirketin temsilcisi sıfatıyla hareket ettiğini, ödeme makbuzunun şirket adına kesildiğini savunarak; davanın müvekkili yönünden reddine karar verilmesini dilemiştir.
Davalı şirkete kayyım olarak atanan Av.B. T. duruşmadaki beyanında; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davalı Serkant"ın, davalı şirketin yetkilisi olduğu, bu nedenle ona husumet yöneltilemeyeceği, davacı ile davalı şirket arasında harici bir sözleşme bulunduğu, davacının taşınmaz maliki olacağı zannıyla davalı şirkete 50.000 Euro ödeme yaptığı gerekçesiyle, davalı Serkant yönünden davanın husumetten reddine, davalı şirket yönünden davanın kabulü ile 50.000 Euronun dava tarihi olan 25.11.2009 tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankalarınca Euro cinsinden açılan bir yıl vadeli mevduat hesabına ödenilen en yüksek faiz oranıyla birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, harici satış sözleşmesi gereğince ödendiği iddia olunan paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun"un Amaç başlıklı 1.maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2.maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Kanun"un 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşya, konut ve tatil amaçlı taşınmaz mallar ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi mallar, satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetler kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişiler, tüketici ise; mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiler olarak tanımlanmıştır.
Bu bağlamda bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalması halinde davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir.
Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Tarafların beyanlarından aralarında mesken alım satımına ilişkin sözlü anlaşma yaptıkları anlaşılmaktadır. Bu bağlamda davacının 4077 sayılı yasanın 3. maddesinde tanımlanan tüketici tanımına girdiği açıktır. Ancak davalı şirket ve davalı şahsın sözleşmeye konu meskeni hangi sıfatla sattıkları, yüklenici olup olmadıkları dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilmelidir. Bu nedenle mahkemece öncelikle davalıların 4077 sayılı yasanın 3. maddesinde tanımlanan satıcı sıfatını taşıyıp taşımadıkları araştırılmalıdır.
Hal böyle olunca mahkemece; davalı tarafın 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesinde tanımlanan satıcı tanımı içinde yer alıp almadığı araştırılarak, davalıların satıcı oldukları kanaatine varılması halinde davaya bakmaya tüketici mahkemesinin görevli olduğu göz önünde bulundurularak, ayrı bir tüketici mahkemesi varsa görevsizlik kararı verilmesi, yok ise davaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılarak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.