3. Hukuk Dairesi 2014/9881 E. , 2015/3099 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : GEBZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2013
NUMARASI : 2010/77-2013/567
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin oturduğu binanın bitişiğinde bulunan ve davalı E.. K.."a ait arsa üzerinde, diğer davalı H.. K.."a ait kereste malzemeleri satılan işyerinde, 11.01.2008 tarihinde, yangın çıktığını; çıkan yangın sonucu, müvekkillerine ait binanın son katının tamamen yandığını, diğer katların da plastik pencere, kapı doğramalarının ve dış cephe kaplamasının hasar gördüğünü belirterek; davalılar adına kayıtlı arsa üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, müvekkili H.. A.. için 1.500,00-TL manevi tazminatın ve her iki müvekkil için 45.000,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili; davasını ıslah ederek, maddi tazminat talebini 51.276,00-TL"ye çıkartmıştır.
Davalılar vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, yangının 11.01.2008 tarihinde gece vakti kundaklanmak suretiyle çıktığını, müvekkili H.. K.. hakkında yapılan ceza yargılamasında, yangının dahili bir müdahale ile çıkarılmadığının sabit olduğunu; buna rağmen, müvekkillerinin, davacıların zararını karşıladıklarını; davacıların, zararının giderilmesine rağmen, maddi ve manevi tazminat talep edilmesinin uygun olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalı H.. K.."ın sanık olarak yargılandığı ceza dosyasında beraat ettiği; taşınmaz maliki açısından, mülkiyet hakkından doğan ödevlere aykırı davranma ve bu aykırılık sonucu zararın meydana gelmesi olgusu söz konusu olmadığı gibi, komşu durumundaki iş yeri sahibine yönelik olarak zarar verici taşkın bir eylemin söz konusu olmadığı;, gerek kusura ve gerekse kusursuz sorumluluğa ilişkin şartların bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; davalı E.. K.."a ait taşınmaz üzerinde, diğer davalı tarafından kereste ticareti yapılan işyerinde vuku bulan yangın sebebiyle, davacılara ait komşu taşınmazın zarar görmesinden dolayı; davalıların, sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
1) Davalı H.. K.."ın haksız fiil sorumlusu olup olmadığı hususunun tetkikinde yarar vardır.
Türk Borçlar Kanunu"nda haksız fiil sorumluluğu 49. (BK 41. mad.) ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TBK 49. maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür." hükmüne yer verilmiştir. Haksız fiil, doktrinde ve uygulamada “hukuk düzeninin izin vermediği ve hoş görmediği zarar verici eylem ve davranış” olarak tanımlanmıştır.
Haksız fiil sorumluluğuna, kusur sorumluluğu (akit dışı sorumluluk da) denilmektedir. Kusur sorumluluğu, hukuka aykırı kusurlu bir davranışla bir kimseye verilen zararın giderilmesini (tazminini) düzenler. Burada, sorumluluğun kurucu unsuru kusur olduğu için bu tür sorumluğa kusur sorumluluğu denilmektedir.
Bir haksız fiilden bahsedilebilmesi için, zarara sebep olan fiilin öncelikle hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka aykırı fiil maddi ya da manevi bir zarara neden olmalı, zarara sebep olan kişi fiilinden dolayı kusurlu olmalı ve zararla zarara uğratan fiil arasında neden sonuç ilişkisi olarak da ifade edilebilecek bir illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
Bu bağlamda, somut olaya bakıldığında; dosya kapsamından, ceza dosyasından ve tanık beyanlarından, davalı E.. K.."a ait arsa üzerinde (davacılara ait taşınmaza komşu) diğer davalı H.. K.. tarafından kereste ticareti yapıldığı, aynı zamanda bu işyerinde davalı tarafından ahşap, odun, plastik bidon vs. gibi malzemelerin depolandığı ve bu depolanmanın bir düzen dahilinde yapılmadığı, 3. kişilerin bu alana girmesini ve yangının çıkmasını önleyecek gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmadığı; yangın anında komşulara ve çevreye verilebilecek zararın önlenmesi veya en az seviyeye indirilmesi için tedbir alınmadığı; çıkan yangın sebebiyle, davacılara ait taşınmazın zarar gördüğü anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece; komşu durumundaki işyeri sahibine yönelik olarak zarar verici taşkın bir eylemin söz konusu olmadığından söz edilerek, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2) Meydana gelen zararda, arsa maliki E.. K.."ın sorumluluğuna bakılacak olursa;
Türk Medeni Kanunu’nun 730. maddesinde (MK 656. mad.) taşınmaz mal sahibinin komşulara vereceği zararlardan dolayı kusuru olmaksızın sorumluluğu (objektif sorumluluk) kabul edilmiştir. Bu maddeye göre; zararın, taşınmazın amacı dışında kullanılması sonucu meydana gelmiş olması gerekir. Yani, taşınmaz sahibi malını komşu taşınmazlar için tehlike oluşturacak biçimde kullanır veya bıraktığı takdirde verdiği zarardan dolayı kusursuz olarak sorumludur.
Dava konusu olayda, davacıların taşınmazında zarara yol açan yangının, davalıya ait taşınmazda başladığına ilişkin herhangibir ihtilaf bulunmamaktadır. Davalı E.. K.."a ait arsa üzerinde, diğer davalı tarafından kereste ticareti yapılmaktadır. Davalılar arasında yapılan sözleşme ile (dosya kapsamından sözleşme ilişkisi anlaşılamamakla birlikte) 3. şahıslara verilecek zararlarda, arsa sahibinin sorumluluğu ortadan kaldırılsa dahi bu anlaşma ancak, tarafları bağlayıcı nitelikte olup; taşınmaz malikinin, zarar görene karşı yasa ile düzenlenmiş bulunan sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Bu nedenle, arsa sahibinin de diğer davalı ile birlikte davacı komşulara verdiği zararlardan dolayı sorumlu tutulması gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece;, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki durum muvacehesinde, dosyanın 3 kişilik uzman bilirkişi kuruluna tevdii edilerek, kusur ve hasar yönünden bilirkişi kurulundan rapor alınmalı; daha sonra, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.