3. Hukuk Dairesi 2014/16639 E. , 2015/3149 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/05/2014
NUMARASI : 2013/394-2014/373
Taraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, tarafların 24.09.2009 tarihinde boşandıklarını, müşterek çocuklar Tuğba ve Efe"nin velayetlerinin davalıya verildiğini, boşanma kararı ile birlikte davalı lehine aylık 500,00 TL yoksulluk nafakası ile müşterek çocukların her biri lehine aylık 750,00"şer TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, davacının ticaretle uğraştığını, iflas etmesi nedeniyle hükmedilen nafakaları ödeyemez hale geldiğini ileri sürerek, davalı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını, müşterek çocuklar lehine hükmedilen iştirak nafakalarının ise indirilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının sosyal ve ekonomik durumunda herhangi bir değişliklik olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacının davalıya ödemekte olduğu yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, davacının müşterek çocuklar için ödemekte olduğu iştirak nafakasının aylık 450,00"şer TL" ye indirilmesine, her bir çocuk için aylık 450,00"şer TL iştirak nafakalarının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yoksulluk nafakasının kaldırılması ve iştirak nafakasının indirilmesi talebine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu"nun 176/3. maddesi gereğince; irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafaka, yoksulluğunun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılabilir.
Anılan maddede yoksulluğun hukuksal kavramı tanımlanmamış ise de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edileceği belirtilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E.;95 Karar sayılı ilamında ise "Asgari Ücret seviyesinde gelirinin bulunması" yoksulluğu ortadan kaldıracak bir olgu olarak kabul edilmemiştir.
Diğer taraftan TMK"nın 176/4. maddesinde; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın azaltılmasına karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Yasanın bu hükmü gözetildiğinde; nafaka miktarının değiştirilmesi yada kaldırılması isteklerinin, gelişip değişen şartlar ve hakkaniyet çerçevesinde değerlendirilmesi icap eder.
Buna göre; nafaka anlaşmalı boşanma sonucu belirlense dahi; nafaka borçlusunun gelir ve mal varlığında, sonraki zamanlarda elinde olmayan çeşitli sebeplerle gerçek ve önemli ölçüde azalma olup, nafakanın ödenmesinin çekilmez bir hal aldığı durumlarda nafaka hakkaniyete uygun bir miktar indirilebilir.
Somut olayda; tarafların 24.09.2009 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, müşterek çocuklar Tuğba ve Efe"nin velayetlerinin davalıya verildiği, boşanma kararı ile birlikte davalı lehine aylık 500,00 TL yoksulluk nafakası ile müşterek çocukların her biri lehine aylık 750,00"şer TL iştirak nafakasına hükmedildiği anlaşılmaktadır.
Yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması ile, davacının evli olduğu, inşaat işleri yaptığı, aylık 1.500,00 TL gelirinin bulunduğu, aylık 900,00 TL kira verdiği; davalının ise devlet hastanesinde hemşire olduğu, aylık 1.500,00 TL gelirinin bulunduğu, kendisine ait evde iki çocuğu ile birlikte yaşadığı tespit edilmiştir.
Davacının ticaretle uğraştığı ve iflas ettiğine ilişkin iddiası dikkate alındığında, mahkemece yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasının yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca davalı kadının boşanma davası sırasında çalışıp çalışmadığına ilişkin herhangi bir araştırma da yapılmamıştır.
O halde mahkemece, davacının sosyal ve ekonomik durumunun değişip değişmediği, iflas edip etmediği, davalının boşanma davası sırasında çalışıp çalışmadığı araştırılarak hasıl olacak sonuca göre yoksulluk ve iştirak nafakaları yönünden hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.