21. Hukuk Dairesi 2015/16038 E. , 2016/1536 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 616.691.40 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalılardan ... vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 09.02.2016 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalılardan ... vekili Avukat ... ile karşı taraf vekili Avukat ... geldiler. Diğer davalı adına gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyizin kapsamı ve temyiz nedenlerine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava 07.06.2011 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu yardıma muhtaç % 76 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının maddi tazminat isteminin kabulüne, manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalılardan ... Enerji Üretim AŞ vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının iş kazası sonucu yardıma muhtaç %76 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığı olayda davacının % 20, davalı asıl ve alt işverenle dava dışı üçüncü kişinin ise toplam olarak işverenin % 80 oranında kusurlu olduğu dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Gerek mülga B.K"nun 47 ve gerekse yürürlükteki 6098 sayılı T.B.K’nun 56. maddesinde hakimin bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi zarar adı ile ödenmesine karar verebileceği öngörülmüştür. Hakimin olayın özelliklerini göz önünde tutarak manevi zarar adı ile zarar görene verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 26.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, hükmedilecek tutarın manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği de söz götürmez.
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hüküm altına alınan 200.000,00-TL manevi tazminatın çok fazla olduğu açıkça belli olmaktadır.
Maddi tazminata gelince: Maddi tazminatın hesabında esas alınan ücretin belirlenmesinde hataya düşüldüğü görülmektedir.
Kusurun aidiyeti ve oranı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, dava konusu olay nedeniyle maddi tazminatın hesaplanmasında esas alınacak ücretin belirlenmesine ilişkindir. İş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle sigortalının maddi tazminatının hesaplanmasında, gerçek ücretin esas alınması koşuldur. Öte yandan, gerçek ücretin ise; işçinin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücret olduğu, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş ücret olmadığı Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Somut olayda, davacı işçinin davalı asıl işverene ait inşaat işyerinde alt işveren işçisi olarak çalıştığı ve düz işçi olduğu, yapılan işin niteliği, işçinin olay tarihindeki yaşı ve iş deneyimi dikkate alındığında vasıflı işçi olarak kabulünün mümkün bulunmadığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacının asgari ücretin 2,63 katı düzeyindeki ücretlerle çalıştığı kabul edilerek tazminatının hesaplandığı hesap bilirkişi raporunun hükme esas alınması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Kabul ve uygulama bakımından da Sendika ve TİS uygulamasının bulunmadığı belirgin olan işyeri bakımından ... Sendikasının emsal ücret bildiriminde bulunabilecek meslek kuruluşu olmadığı halde, sendikanın bildirdiği ücretin, tanık beyanlarını doğruladığından bahisle tanık beyanlarında geçen ücretin tazminatın belirlenmesinde esas alınması isabetsiz olmuştur.
Tüm bunların yanı sıra hükme esas hesap bilirkişi raporunda Kurumun gelir bağlamasına esas alınan %76 sürekli iş göremezlik oranı yerine, özürlü raporunda belirlenen %79,44 güç kayıp oranına göre tazminatın belirlenmesi, ıskonto işleminin hesap tarihi yerine, takip eden yıl başından itibaren başlatılması ve ücretin netleştirilmesi Mahkemece karar ilam harcının da eksik hesaplandığı görülmekte olup bu yön kamu düzenine ilişkindir. Gerçekten Harçlar Yasa’sına ekli (1) sayılı Tarifenin karar ve ilam harcına ilişkin III-bent 1.madde a fıkrası gereği Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde, hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68,31 oranında harç alınması gerekmekte olup, hüküm altına alınan tazminat toplamı 616.691,40-TL olup bu miktar üzerinden alınması gerekli karar ilam harcı ise 42.126,19TL’dır. Hal böyle olunca mahkemece karar ilam harcının 41.126,19-TL hesaplanarak, karar ilam harcının 1.000,00-TL eksik belirlenmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden ...."ne iadesine, davalılardan ... AŞ yararına takdir edilen 1.350.00 TL duruşma Avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 09.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.