Esas No: 2015/20115
Karar No: 2016/1584
Karar Tarihi: 09.02.2016
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/20115 Esas 2016/1584 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, zamanaşımına uğraması nedeniyle davalı kurum tarafından istenilen aylık prim ve hizmet belgesi kararının iptaline, borçlu olmadığının tespitine, karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, 1992 ila 2001 yıllarının muhtelif dönemlerine ilişkin dava dışı sigortalı ... için eksik bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerinin zamanaşımı hukuksal nedenine dayalı olarak davacıdan istenilemeyeceğinin ve borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, 5510 sayılı Kanun"un 93/2 maddesi gereğince zamanaşımının başlangıç tarihinin ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 24/03/2011 tarih 2010/194 E. 2011/67 K. sayılı dosyasında görülen ve dairemizce 12/12/2011 tarihinde onanarak kesinleşen hizmet tespiti davasının kesinleşmesinden itibaren başladığı ve prim alacağının zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, Kurum alacağına uygulanacak tahsil zamanaşımı süresinin hangi tarihte başlayacağı noktasında toplanmaktadır. Başka bir ifadeyle prim borçlarına ilişkin olarak, zamanaşımı def"i yönünden hangi tarihte yürürlükte bulunan mevzuatın uygulanacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle mevzuatın incelenmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Hemen belirtelim ki, zamanaşımının başlangıcının ve buna bağlı olarak, somut uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünün saptanmasında, muacceliyet anının belirlenmesi önem taşımaktadır.
Muacceliyet, bir borç ilişkisinde, alacaklının edimi isteyebileceği ve borçlunun da bu isteme uyarak, edimi ifa etmekle yükümlü olduğu anı belirler. Bir başka deyişle, söz konusu anda borç, ifa kabiliyeti kazanır ve alacaklı yine o anda edimi kabul etmekle yükümlü olur. Bir alacağın ya da borcun muaccel olması, ilke olarak edimin ifası için öngörülmüş bulunan vadenin dolmasıyla gerçekleşir. Borcun ifası için öngörülen vade; kanundan, işin özelliklerinden ya da dürüstlük kuralından çıkarılamıyorsa, bu durumda, 818 sayılı BK m. 74 hükmü gereğince, borcun “hemen ifa ve derhal icrası talep edilebilir” hükmü uygulama bulacaktır. 506 sayılı Kanun’un 80. maddesi, prim borcunun en geç ertesi ayın sonuna kadar Kuruma ödeneceğini hükme bağlamıştır. 506 sayılı Kanun’un 80. maddesi ile, prim borcunun vadesinin belirlenmiş olması karşısında, kurum alacağının anılan tarihte muacceliyet kesbedeceği belirgindir.
Öte yandan, Kurumun prim alacaklarına ilişkin zamanaşımı hükümlerindeki değişikliklerin ve yürürlük tarihlerinin açıklığa kavuşturulmasında zorunluluk bulunmaktadır. Bilindiği üzere, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (SSK)’nun “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 80. maddesinin 08.12.1993 gün ve 3917 sayılı Kanun’la değiştirilmesinden önceki dönemde yerleşik uygulama uyarınca; prim alacağı ve gecikme zamları yönünden, anılan Kanun’da zamanaşımı süresine ve başlangıcına ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığından Kurum alacağının zamanaşımı yönünden genel hükümlere tabi olduğu, buna göre, zamanaşımı süresinin 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca on yıl olduğu ve zamanaşımının başlangıç tarihi aynı kanunun 128. maddesi hükmüne göre, alacağın muaccel olduğu tarih olarak kabul edilmekteydi. 506 sayılı Kanun"un 80. maddesine göre, her aya ait prim borcu ertesi ayın sonuna kadar ödenmesi gerektiğinden, zamanaşımının başlangıcı; her prim ayı bakımından o aya ilişkin ödeme süresinin sona erdiği tarih olup, ay be ay ödenmesi gereken prim borcu ertesi ayın sonunda muaccel hale gelmektedir. Borçlar Kanunu"nun 132 vd maddeleri burada da aynen geçerlidir.
506 sayılı Kanun’un 80. maddesinde 01.12.1993 gün ve 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile anılan madde; “…Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 21.7.1953 tarih ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır. Kurum, söz konusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır…” şeklinde düzenlenmiştir. 3917 sayılı Kanun’un yürürlük tarihine kadar olan dönemde, SSK prim alacakları İcra İflas Kanunu hükümlerine göre tahsil edilmek iken, anılan Kanun’la yapılan düzenleme ile 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 08.12.1993 tarihinden itibaren, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde; 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına başlanmıştır.
6183 sayılı Kanun’un “Tahsil zamanaşımı” başlıklı 102. maddesi uyarınca; “Amme alacağı, vadesinin rastladığı takvimi yılını takib eden takvim yılı başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zamanaşımına uğrar.”. Anılan düzenlemeler karşısında, 08.12.1993 tarihinden itibaren Kurumun prim alacaklarının tahsilinde zamanaşımı yönünden 6183 sayılı Kanun’da düzenlenen beş yıllık zamanaşımı süresi uygulanmaya başlanmış ve sürenin başlangıcı, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yıl başı olarak belirlenmiştir.
Açıklanan düzenleme bu kez 30.09.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu"nun 38. maddesiyle yeniden değiştirilerek; prim alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun"un 51. maddesi hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı belirtilmiş, sonrasında bu maddede 06.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 24.06.2004 tarih ve 5198 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak; 506 sayılı Kanun’un 80. maddesinin beşinci fıkrası; “…Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 ve 102 nci maddeleri hariç, diğer maddeleri uygulanır. Kurum, söz konusu Kanunun uygulanmasında Maliye Bakanlığı, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve mercilere verilen yetkileri kullanır...” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan düzenleme uyarınca, 5198 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 06.07.2004 tarihinden itibaren Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun’un zamanaşımı düzenleyen 102. maddesinin uygulanamayacağı hükme bağlanarak, 3917 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki genel hükümlere ve dolayısıyla on yıllık zamanaşımı dönemine geri dönülmüştür.
Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, zamanaşımı süresi bakımından, 08.12.1993 günü öncesine ve 06.07.2004 sonrasına ilişkin prim ve diğer alacaklar yönünden Kurumun alacak hakkı, Borçlar Kanunu"nun 125. maddesinde öngörülen (10) yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanun"un 128. maddesi gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemeler de uygulama alanı bulmaktadır. 08.12.1993 – 05.07.2004 dönemine ait prim ve diğer alacaklar yönünden ise, 6183 sayılı Kanun"un “Tahsil zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanmakta, anılan madde hükmüne göre (5) yıl olan zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yıl başı olarak kabul edilmelidir.
Konu son olarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88 ve 93. maddesi ile düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanun’un “Primlerin ödenmesi” başlığını taşıyan 88. maddesinin on altıncı fıkrasında, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Kanun"un 51., 102. ve 106. maddeleri hariç, diğer maddelerinin uygulanacağı bildirildikten sonra, yine 5510 sayılı Kanun’un 17.04.2008 gün ve 5754 sayılı Kanun’un 56 maddesi ile değişik “Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı” başlıklı 93. maddesinin ikinci fıkrası, “…(Değişik ikinci fıkra: 17/4/2008-5754/56 md.) Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tâbidir. Kurumun prim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımı on yıl olarak uygulanır…” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere 5510 sayılı Kanun"un 93. maddesi ile zamanaşımı süresi ile ilgili olarak özel bir düzenleme getirilmiş, Kurumun prim ve diğer alacaklarının on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, sürenin başlangıcının ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başı olduğu belirtilmiştir. 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesi muacceliyet tarihinin belirlenmesinde, dolayısıyla zamanaşımı süresinin başlangıcının tesbitinde, Borçlar Kanunu"nun uygulanmasına son vermiştir. Maddenin yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihinden sonraki primler için zamanaşımı başlangıcı ödeme dönemini takip eden yılbaşından itibaren başlayacaktır. Genel olan bu tanımlama dışında istisnai olarak 93. maddenin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde önceki düzenlemelerden farklı olarak zamanaşımının başlangıç tarihi, özel durumlardan doğan prim ve diğer alacaklar yönünden ayrıca ve ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Buna göre; Kurumun prim ve diğer alacakları, mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise, mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise, rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise, bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımı süresinin başlatılması gerekecektir.
Bu aşamada uyuşmazlığın çözümünde 5510 sayılı Kanun"un 93/2. maddesinde yer alan ve zamanaşımı başlangıcına ilişkin özel düzenlemelerin; 5510 sayılı Kanun"un yürürlük tarihinden öncesine ilişkin prim borçları yönünden esas alınıp alınamayacağı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Yukarıda da açıklandığı üzere, 5510 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesinden önceki mevzuatta, 506 sayılı Kanun"un 80. maddesinde ve 6183 sayılı Kanun"da prim ve diğer alacakların doğmasındaki farklı durumlara göre zamanaşımı başlangıcı yönünden özel bir düzenlemenin yer almadığı, 5510 sayılı Kanun"un 93. maddesinin ikinci fıkrasıyla, 506 sayılı Kanun"da öngörülmeyen yeni bir düzenleme getirilerek, prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlarda zamanaşımının hangi tarihten başlayacağı belirlenmiş bulunmakla, genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı ve zamanaşımına ilişkin olarak 5510 sayılı Kanun"da 93. maddenin geriye yürüyeceğine olanak veren bir düzenlemenin bulunmaması/bulunmadığı gözetildiğinde, zamanaşımı hükmü içeren anılan maddenin geçmişe yönelik uygulanamayacağı benimsenmelidir.
Sonuç olarak belirtilmelidir ki, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsil zamanaşımı, diğer bir ifade ile zamanaşımının süresi ve başlangıç tarihi; alacağın doğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccel olduğu) tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 20.09.2006 gün ve 2006/21-546 E. 2006/565 K. ile 20.12.2006 gün ve 2006/21-806 E. 2006/814 K. sayılı kararları).
Açıklanan ilkeler, hizmet tespiti davası ile tespitine karar verilen hizmet sürelerine ilişkin Kurumun prim alacaklarının tabi olduğu zamanaşımı süresinin belirlenmesinde de aynen geçerlidir. Buna göre, hizmet tespiti davası sonucunda Kurumca tahakkuk ettirilen prim borçlarının; tespitine karar verilen hizmetin geçtiği tarihte doğmuş olması, mahkeme kararının prim borcunun doğumuna değil varlığının tespitine yönelik olması, prim borcunun tespit kararına konu devrelere tahakkuk ettirilmesi ve gecikme zammının tespitine karar verilen tarihler itibariyle başlatılması ile 5510 sayılı Kanun’un 93/2. maddesinde yer alan zamanaşımı başlangıcının hizmet tespiti davasının kesinleştiği tarih olduğuna ilişkin özel nitelikli düzenlemenin anılan Kanun’un yürürlük tarihinden öncesine uygulanmasının mümkün olmaması hususları da gözetildiğinde, hizmet tespiti davası ile tespitine karar verilen hizmet sürelerine ilişkin Kurumun prim alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı hususu, alacağın doğduğu, tahakkuk ettirildiği (muaccel olduğu) tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenmelidir.
İşveren tarafından bildirilmemiş sürelere ilişkin olarak açılan hizmet tespiti davası neticesinde, hizmetlerin tespitine karar verildiğinde, tespiti yapılan hizmet süresinin primlerini ödeme yükümlülüğü yönünden yukarıda belirtilen kronolojik dönemlere bağlı olarak işverenden bu primleri talep hakkının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı tespit edilebilecektir. Kaldı ki, önceki mevzuata göre başlayan ve işleyen zamanaşımı süresi, hizmet tespiti davası ile kesilmediğine göre, bu davanın sonuçlanması ile, işverenin yeni mevzuatla getirilen yeni bir zamanaşımı süresine yeniden tabi tutulması hak ve nesafet kurallarına da uygun olmayacaktır.
Somut uyuşmazlığın incelenmesinde, hizmet tespiti davası ile 1992 ila 2001 yıllarının muhtelif dönemleri için bildirilmeyen hizmetlerin tespitine karar verildiği, anılan mahkeme kararının onanmak suretiyle kesinleştiği, Kurumca tespiti yapılan günler için davacıdan sigortalı ... için eksik aylık prim ve hizmet belgelerinin istenildiği, sözkonusu Kurum işleminin iptali ve borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olarak işverence dava açıldığı, mahkemenin 5510 sayılı Kanun’un 93. maddesi uyarınca mahkeme kararının kesinleşmesinden itibaren beş yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği gerekçesiyle davanın reddedildiği anlaşılmaktadır. Yukarıdaki açıklamaların ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, mahkemece tespitine karar verilen ve 01.10.2008 tarihinden önceki dönemlere ait hizmet sürelerine ilişkin prim alacakları yönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının, primlerin ait oldukları (muaccel oldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle mahkemece, Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı belirlenirken, zamanaşımının alacağın muaccel olduğu tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenmesi gerektiği ilkesi gözetilmek suretiyle, öncelikle prim borcunun muaccel olduğu tarihler itibariyle ay be ay ayrıştırılması ile prim ve gecikme zamlarının hangi aylara ait olduğu miktarlarıyla saptanmalı, yapılacak tespit uyarınca uygulanması gereken mevzuat belirlenerek, varılacak sonuca göre her aya ait prim borcu için ayrı karar verilmeli, 5 yılık zamanaşımına tabi olan dönemler bakımından zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilmeli, 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi dönemler bakımından da şimdiki gibi davanın reddine karar verilmelidir.
Mahkemece, zamanaşımı süresinin "borcun muaccel olduğu tarih" yerine, hizmet tesbiti kararının kesinleştiği tarihten başlatılması suretiyle eksik ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine
09.02.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M) (M)
KARŞI OY
Dava, 1992 ila 2001 yıllarının muhtelif dönemlerine ilişkin dava dışı sigortalı ... için eksik bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerinin zamanaşımı hukuksal nedenine dayalı olarak davacıdan istenilemeyeceğinin ve borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, 5510 sayılı Kanun"un 93/2 maddesi gereğince zamanaşımının başlangıç tarihinin ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 24/03/2011 tarih 2010/194 E. 2011/67 K. sayılı dosyasında görülen ve dairemizce 12/12/2011 tarihinde onanarak kesinleşen hizmet tespiti davasının kesinleşmesinden itibaren başladığı ve prim alacağının zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık dava dışı işçi lehine hizmet tespit kararının 12/12/2011 tarihi itibari ile kesinleşmesi nedeniyle 1992 ila 2001 yıllarının muhtelif dönemlerine ilişkin tahakkuk ettirilen prim borcunun zaman aşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece söz konusu borçların mahkeme kararında doğmuş olup kararın kesinleştiği 12/12/2011 tarihinden itibaren söz konusu borçların davalı kurum tarafından istenebilecek hale geldiğinden bahis ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı temyizi üzerine katılmadığımız dairemiz çoğunluk görüşünce;
5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki yasal mevzuatımızda, 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde ve 6183 sayılı Kanunda prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlara göre zamanaşımı başlangıcı yönünden özel bir düzenlemenin yer almadığı,
5510 sayılı Kanunun 93. maddesinin ikinci fıkrasıyla, 506 sayılı Kanunda öngörülmeyen yeni bir düzenleme getirilerek, prim ve diğer alacakların doğmasındaki özel durumlarda zamanaşımının hangi tarihten başlayacağının belirlendiği belirgin bulunmakla, genel olarak kanunların geriye yürümemesi kuralı ve zamanaşımına ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunda, geriye yürüyeceğine olanak veren bir düzenlemenin bulunmaması gözetildiğinde, zamanaşımı hükmü içeren anılan fıkranın geçmişe yönelik uygulanamayacağı benimsenmelidir.
Kurumun süresi içerisinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsil zamanaşımı, alacağın doğduğu, tahakkuk ettirildiği tarihte yürürlükte bulunan kurallara göre belirlenir denilerek mahkemece tespitine karar verilen dönemlere ait hizmet sürelerine ilişkin prim alacakları yönünden zamanaşımı süresi ve başlangıcının, primlerin ait oldukları (muaccel oldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu, zamanaşımı bakımından 5510 sayılı Kanunun 93. maddesinin uygulanması gerektiği yönündeki yanılgılı değerlendirmeyle zamanaşımı süresi (10) yıl olarak benimsenerek istemin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek yerel mahkeme kararı bozulmuş ise de
5510 sayılı Kanunun 93. maddesinde Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak 10 yıllık zamanaşımına tabidir şeklinde düzenleme yapılmıştır. Yasanın yürürlüğe girdiği 01/10/2008 tarihinden sonraki primler için zaman aşımı borçlar kanunundaki düzenlemeden ayrı olarak muacceliyet tarihi olmayıp ödeme dönemini takip eden yılbaşından itibaren başlayacaktır. Ancak yasada istisnalar düzenlenmiştir. 5510 sayılı Kanunun 93 maddesinin 2. fıkrasına göre kurumun prim ve diğer alacakları mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise zaman aşımı süresi mahkeme kararının kesinleştirme tarihinden itibaren 10 yıl olarak uygulanacağı belirtilmiş olup bu düzenlemede kanunların geçmişe yürümesi değil derhal etkisini göstermesi söz konusudur.
Somut olayda Kurumun alacağının doğduğu mahkeme kararlarının kesinleşme tarihinden itibaren 5510 sayılı yasanın 93/2. maddesinde görülen zaman aşımı süresi dolmamış bulunmaktadır. Kararın kesinleştiği tarihten itibaren Kurumun davaya konu prim aslı ve gecikme zammı istenebilir konuma geldiğinden aynı mahiyetteki (Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin, 13/10/2010 tarih 2009/15819 Esas 2010/12439 Karar, 19/01/2012 tarih 2011/14384 Esas, 2012/522 Karar, 14/01/2013 tarihi 2011/6593 Esas 2013/85 Karar ve Yargıtay10. Hukuk Dairesinin 25/06/2012 Tarih 2012/13964 Esas, 2012/12303 Karar) sayılı ilamları da gözönüne alındığında Mahkeme Kararının Onanması gerektiğinden sayın çoğunluk görüşüne katılamamaktayız. 09/02/2016
...
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.