3. Hukuk Dairesi 2014/21563 E. , 2015/3260 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : DİDİM(YENİHİSAR) 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/03/2014
NUMARASI : 2013/220-2014/156
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; davacı hazineye ait 629 parsel sayılı taşınmaz üzerinde gecekondu inşa eden davalıya 2981 sayılı Yasa gereğince tapu tahsis belgesi verildiğini, bilahare imar ıslah planı uyarınca oluşturulan 2100 Ada 7 Parselin devredildiği belediye tarafından davalıya satıldığını, davalının ise bu taşınmazı 18.07.2002 tarihinde üçüncü kişiye satıp mülkiyetini devrettiğini, ancak bu aşamadan sonra yapılan araştırmada davalının hak sahibi olma koşullarını taşımadığı anlaşıldığını ve tapu tahsis belgesinin iptal edildiğini, iptal işlemi ile davalının bu parseldeki mülkiyet kazanımının yasal dayanaktan yoksun hale geldiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, taşınmazın dava tarihindeki rayiç değeri olan 21.388 TL"nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalının çekişmeli taşınmazı bedelini ödemek suretiyle dava dışı belediyeden iyiniyetle satın aldığı, davacının dava açmakta da hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen hüküm, taraflarca temyiz edilmiş ve Dairemizin 23.09.2010 günlü ve 2010/12427 E. 14836 T. sayılı ilamı ile;
(...Davada, davacı hazine tapu tahsis şartlarını taşımayan tahsisi iptal etmiş, ancak taşınmazın el değiştirmiş olması nedeniyle davalıdan tazminat talep etmektedir.
Davaya konu 48 adet imar parselinin 2981 sayılı yasanın 10/c maddesi gereğince hak sahiplerine dağıtılmak üzere Hazine tarafından bedelsiz olarak belediyeye devredildiği taşınmazın ilk maliki Hazine’nin bu davayı açabileceğinde kuşku yoktur.
Öte yandan, bu yerlerin amaç dışı kullanıldığı bu nedenle 2981 sayılı yasanın 13. maddesine göre hak sahibi olamayacağı; davalı adına düzenlenen tapu tahsis belgesinin aynı nedenle hazine tarafından iptal edilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle davalı tarafından idare mahkemesine açılan dava reddedilmiş, red kararı Danıştay"ca onanarak 2.12.2008 tarihinde kesinleşmiştir.
Davalıya yapılan tahsise ilişkin tahsis belgesinin iptal edilmesi ile hukuki işlemin dayanağı kalmamıştır.
2981 Sayılı Yasada tahsisin şartları belirtilmiş, 10/b maddesinde “hak sahibi olmadığı halde tapu verilen kişilerin tapuları re’sen iptal edilir.” hükmü ile tahsis kararının iptal edileceği hükme bağlanmıştır. İşte, olayımızda da sözü edilen yasal prosedür işletilmiş ancak taşınmazın davalı tarafından 3. kişiye satıldığı anlaşılmıştır. Davalı taşınmazı üçüncü kişiye satmış olmakla satış bedeli kadar zenginleşmiştir. Maddi olgu bu şekilde belirlendikten sonra uyuşmazlığın nitelendirmesine gelince; dava BK.62.maddeden kaynaklanan bir “Haksız Zenginleşmenin İadesi” davasıdır.
Bu durumda, davalının dava konusu taşınmaza malik olmadığı koşulu kesinleşmiş bulunmakla, bu davanın reddi kararı doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...)
Gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece; davalının, davacı aleyhine zenginleştiği tutarın taşınmazın üçüncü kişiye satış bedeli olan 5.000 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm davacı tarafça temyiz edilmiş ve Dairemizin 29.11.2012 günlü ve 2012/21130 E. 24714 K. sayılı ilamı ile;
(...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, davalı taşınmazı 14/06/2001 tarihinde belediyeye 1.527,75 TL bedel ödeyerek satın almış, daha sonra 18/07/2002 tarihinde 5.000 TL"na 3.kişiye satmıştır.
Bu durumda mahkemece; davalıya tahsise ilişkin tahsis belgesinin iptal edilmesi ile hukuki işlemin dayanağı kalmadığından, davalı adına yapılan tescil, yolsuz tescil haline geldiği ve davalının taşınmazı iade ile yükümlü olduğu ancak; geçerli hukuki sebeple malik olmadığı taşınmazı 3. kişiye devretmekle taşınmazın rayiç bedelini hak sahibi malike ödemekle yükümlü hale gelmiş olup, davalının bu taşınmazı edinmek üzere belediyeye ödediği satış bedelinin, taşınmazın rayiç bedelinden (güncellenmeden) düşülmesi suretiyle mahsup edilerek alacağın hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir...”
Gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak taşınmazın rayiç değeri hakkında bilirkişi raporu aldırılmış ve davalının taşınmazın rayiç bedeli olan 7.000 TL den, belediyeye ödediği 1.527,75 TL nin mahsubu ile 5.472,25 TL davacı aleyhine zenginleştiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı hazine tarafından aynı nedenlerle dava dışı belediyeye bedelsiz olarak devredilen ve dava konusu olması muhtemel olan (2099 ada 1 ila 13 ve 2100 ada 1 ila 13 parsel sayılı) taşınmazların bir bölümünün emsal alınması suretiyle, dava konusu taşınmazın rayiç değerin tespit edildiği anlaşılmaktadır. Oysa, bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki alım satım değeri, yani piyasa değeri olan rayiç değerin tespit edilmesinde; bölgedeki emsal olabilecek taşınmazlardan dava tarihine yakın dönemlerde olağan şartlar ile satış akdine konu edilenlerin belirlenerek akit tablolarının getirtilmesi, bunun yanında belediye vb. kuruluşlardan yörede yapılan taşınmaz satışlarıyla ilgili araştırma yapılması ve sonrasında bilirkişi aracılığıyla emsal taşınmazlar ile davaya konu taşınmazın büyüklük ve çevre özellikleri de nazara alınarak karşılaştırılmasının yapılması suretiyle yaygın ve herkesin kabul edebileceği rayiç değerin belirlenmesi gerekir. Bu açıklamalar ışığında, yapılan değerlendirmede bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli olmadığı belirlenmiştir.
Buna göre mahkemece; öncelikle taraflara, tahsis edilen taşınmaza yakın bölgelerden ve taşınmazın üçüncü kişiye satıldığı tarihe yakın zaman içinde yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkân tanınmalı, gerektiğinde resen emsal celbi yoluna gidilerek, bu emsallere göre tahsis edilen taşınmaza değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılmak suretiyle denetime imkân veren ve bilimsel verileri içeren rapor alınmalı, sonrasında ise taşınmazın tespit edilecek rayiç bedelinden, davalının taşınmaz nedeniyle belediyeye ödediği bedel mahsup edilmeli ve bu yöntemle belirlenen alacak hüküm altına alınmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.