3. Hukuk Dairesi 2014/16917 E. , 2015/3321 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SİVAS 2. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/07/2014
NUMARASI : 2014/210-2014/387
Taraflar arasındaki nafakanın kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı çocuğunun reşit olduğunu, çalıştığını, nafaka hakkının olmadığını belirterek, davalı hakkında hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; davacının açmış olduğu davayı kabul ettiğini, hakkında hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılmasını ancak yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Mahkemece; davanın açıldığı tarihte davalının 18 yaşını doldurmuş olduğu ve bu sebeple iştirak nafakasının kendiliğinden sona erdiği gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama giderlerinden davalı tarafın sorumlu tutulmasına karar vermiştir.
Dava, iştirak nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
TMK. 327/1.maddesinde; “çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır”, 328/1.maddesinde; “ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam eder” düzenlemeleri yeralmaktadır.
TMK’nun 328.maddesinde: “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.
Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda açıklanan TMK.nun 328/1.maddesi uyarınca; kural olarak, ana babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam ettiğinden, anılan maddenin birinci fıkrasının açık hükmü uyarınca küçük ergin olmakla lehine bağlanan iştirak nafakası kendiliğinden sona erer.
Buna bağlı olarak; davalının ergin olması ile iştirak nafakası kendiliğinden sona erdiğinden, davacının, kanun gereği kendiliğinden sona eren iştirak nafakasının kaldırılması talebi ile dava açmasında hukuken korunmaya değer menfaati, diğer bir ifade ile bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, kanun gereği davalının ergin olması ile kendiliğinden sona eren iştirak nafakası nedeniyle davacı hakkında takip bulunması halinde dahi, davacının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca şikayet yoluna başvurma imkanının bulunduğu, diğer bir ifade ile bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün olduğu, bu durumda o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığı açıktır.
Bu durumda, mahkemece; 4721 sayılı TMK’nun 328/1.maddesi uyarınca iştirak nafakasının davalının ergin olması ile birlikte kendiliğinden sona erdiğinden, davacının iş bu davayı açmakta veya bu konuda tespit hükmü verilmesinde hukuki yararının bulunmadığı gözetilerek, "dava konusu istem hakkında karar verilmesine yer olmadığı" şeklinde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bununla birlikte; HMK"nın 326/1.maddesi gereğince yargılama giderleri, kural olarak, davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. Yine aynı yasanın 323/1-ğ maddesine göre, davayı kazanan taraf davasını bir vekil vasıtası ile takip etmiş ise, haksız çıkan (davayı kaybeden) taraf yargılama gideri olarak vekalet ücretine de mahkum edilir.
Yargılama giderlerinin davada haksız çıkmış olan tarafa yükletilmesine ilişkin ana kuralın bazı istisnaları vardır. Bu istisnalardan bir tanesi, "Davanın açılmasına kendi hal ve davranışlarıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş, davalı, yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilemez." düzenlemesidir. (HMK 312/2)
Hal böyle olunca; davalının ergin olması ile iştirak nafakası kendiliğinden sona erdiğinden, hakkında dava açılması sebebiyet vermeyen davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması ve yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılması gerekirken, davalı tarafın yargılama giderleri ödemeye mahkum edilmesi doğru değilse de, belirtilen bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HUMK"nun 438/VII. maddesi gereğince hüküm fıkrasının 3.bendinin hükümden çıkarılarak yerine "davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına" ifadesinin yazılması ve yine hüküm fıkrasının 4.bendinin hükümden çıkarılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 2.50.TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 03.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.