3. Hukuk Dairesi 2014/17859 E. , 2015/3397 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BEYŞEHİR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/07/2014
NUMARASI : 2010/842-2014/408
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen 03.03.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı vekili Av. S.. B.. geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra, işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili olan davacının, davalıların murisi Mürüvet İmriz"den dava konusu taşınmazı satın aldığını ve tapuda devir işlemlerinin yapıldığını, satış bedelinin 12.200 Euro"luk kısmının murisin Halkbank Beyşehir şubesindeki hesabına 24/07/2013 tarihinde yatırıldığını; 100.000 Euro"luk kısmının ise, tanık Talip Kırcı şahitliğinde bizzat murise elden ödendiğini; ancak, davalılar tarafında açılan tapu iptal ve tescil davası neticesinde, taşınmazın davacı adına olan tapu kaydının iptali ile, davalılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiğini; böylelikle de, davalıların sebepsiz zenginleştiklerini beyan ederek; davacı tarafından, davalıların murislerine ödenen paradan davalıların hissesine isabet eden 88.000,00 TL"nin dava tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında; muris Mürüvet İmriz"in, dava konusu taşınmazı, mal kaçırmak maksadıyla sözde satış gibi göstererek davalıya devrettiğini, satışın muvazaalı olduğunu; nitekim, açılan tapu iptali ve tescil davalarının kabulüne karar verildiğini ve kesin hükme bağlandığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; daha önceden verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkeme ilamı ile söz konusu satışın muvazaalı olduğunun tespit edilmesi sebebiyle, banka kayıtlarının da bir hüküm ifade etmediği; kaldı ki, Yargıtay bozma ilamında bedelin taşınmazın gerçek değerine kıyasla sembolik olduğu ve gerçek değer olarak kabul edilemeyeceğinin belirtildiği, bu bedelin gerçekte ödenmediği, muvazaalı işleme esas olmak üzere görünürde ödenmiş olarak gösterildiği kanaatine varılmıştır. Satış, esasen gerçek bir karşılık ödenmek suretiyle yapılmış olsaydı, muvazaadan bahsetmenin mümkün olamayacağı; bu nedenlerle de, davacının satım karşılığında ödediğini iddia ettiği ve davalıların miras hisseleri oranına denk gelen dava değerini davalılardan talep etme hakkının bulunmadığı gerekçesi ile; davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafça süresinde temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık; satışın muvazaalı olduğu gerekçesi ile iptal edilen tapu kaydı nedeniyle, ödendiği iddia edilen satım bedelinin sebepsiz zenginleşme esaslarına göre davalılardan iadesi talebine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden; davalılar tarafından, muristen taşınmaz satın alan davalı aleyhine, muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptal ve tescil davasının açıldığı; mahkemece, davanın kabulüne karar verildiği; verilen bu kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 23.01.2007 tarih ve 2006/12913 Esas ve 2007/480 Karar sayılı ilamında; "...temlik tarihi itibariyle mirasbırakanın banka hesabına yatırılan meblağın taşınmazın o tarihte saptanan gerçek değerine oranla sembolik mahiyette olduğu.." belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmesine ilişkin kararda bir isabetsizliğin bulunmadığı şeklinde karar tesis edildiği; bu karara karşı başvurulan karar düzeltme neticesinde ise; Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 28.5.2007 tarih ve 2007/4784 E. 2007/6091 K. Sayılı ilamı ile ve " ...davalı taraf karar düzeltme isteğinde bulunarak dilekçe ekinde sunulan "ibradır" başlıklı tarihsiz adi belge niteliğindeki yazı örneğinde çekişmeli taşınmazı 112.200 Euro karşılığı temlik edildiği, 100.000 Euro"nun nakten miras bırakan tarafından teslim alındığı hususunu belgelediklerini ileri sürdükleri görülmekle; anılan hususun dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği.." gerekçesi ile, karar düzeltme talebi kabul edilerek, kararın bozulduğu anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılan yeni yargılama neticesinde de; davanın kabulüne, davacı adına olan tapu kaydının davalıların miras hisseleri oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmiş, verilen bu kararda temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının geçerli(haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için, borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır.
Somut olayda; kesinleşmiş mahkeme kararı ile, davacı adına olan tapu kaydı iptal edildiğine göre; davacı, bu satış nedeni ile ödediği bir bedel var ise, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre bu bedeli davalı taraftan talep edebilecektir.
Dosyada mevcut "ibradır" başlıklı belgenin incelenmesinde; belgede, dava konusu satışa ilişkin olarak, davacı tarafından davalıların murisine 100.000 Euro ödeme yapıldığı belirtilmiştir. Muris, okuma yazması olmaması nedeni ile bu belgeyi parmak izi ile imzalamıştır. Parmak izinin murise ait olduğunun, köy ya da mahalli muhtarı veya ihtiyar heyeti ve mahallince tanınmış iki şahıs tarafından tasdik edilmiş olması gerekmektedir. Yargıtay"ın yerleşik uygulaması bu yöndedir. Belgede, parmak izinin açıklanan şekilde tasdiki söz konusu olmadığından; "ibradır" başlıklı bu belgenin bir geçerliliği yoktur. Bu nedenle, davacı, murise elden 100.000 Euro ödeme yaptığı iddiasını ispat edememiştir. Mahkemenin, bu yöne ilişen red kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, davacının; satış bedelinin 12.200 Euro"luk kısmını murisin Halkbank Beyşehir şubesindeki hesabına 24/07/2013 tarihinde yatırıldığını iddia etmesi karşısında; mahkemece, ödemeye dair bankadan bilgi sorulması üzerine, verilen cevapla; "banka kayıtlarında, murisin hesabına davalı tarafından 24.07.2003 tarihinde 12.200 Euro yatırıldığı ve hesaptaki bu paranın muris tarafından 24.09.2003 tarihinde tamamen çekilerek hesabın kapatıldığı bilgisine ulaşılmıştır" denildiği görülmüştür.
Öyle ise, mahkemece; davacı tarafından, davalıların murisine bu ödemenin yapıldığı(ödemenin, taşınmazın davacıya tapudaki devir günü yapıldığı) ve ödenen bu bedelin sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iadesinin gerekeceği gözetilerek; bu miktar (12.200 Euro) yönünden davanın kısmen kabulü cihetine gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde davanın tümden reddine dair hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.03.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sayın çoğunluğun kararın bozulmasına ilişkin kararına, karşı oyumun gerekçeleri aşağıda sunulmuştur.
Dava konusu uyuşmazlık, muris muvazaası gerekçesi ile iptal edilen tapu kaydı nedeniyle, ödendiği iddia edilen satım bedelinin sebepsiz zenginleşme esaslarına göre davalılardan iadesi talebine ilişkindir.
Borçlar Hukukunda muvazaa; "Tarafların aralarında anlaşarak gerçekte yapmak, istemedikleri bir hukuki işlemi 3. kişileri aldatmak amacıyla yapıyormuş gibi görünmeleri" şeklinde tanımlanmıştır.
Muvazaa iki türlüdür:
a) Mutlak Muvazaa: Mutlak muvazaada taraflar aslında hiçbir hukuki işlem yapmak istememektedirler. 3. kişileri aldatmak amacıyla hukuki işlem yapmaktadırlar.
b) Nispi Muvazaa: Taraflar aslında bir hukuki işlem yapmak istemektedirler. Ancak, 3. kişilerden çekindikleri için bu işlemi başka işlemin arkasına gizlemektedirler. Nispi muvazaada, iki türlü işlem vardır.
b/1) Gerçek işlem(Gizli İşlem) : Tarafların gerçekte yapmak istedikleri işlemdir.
b/2) Görünürdeki İşlem: Tarafların 3. kişileri aldatmak maksadıyla yaptıkları işlemdir.
Bu bilgiler ışığında, somut olaya dönecek olursak; davalıların açtıkları muris muvazaasına dayalı tapu iptal tescil davasının kabulüne karar verilmiş ve kesinleşmiştir.
Kesinleşen bu mahkeme kararı ile, davalıların murisi tarafından, davalıya yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu ve geçerli bulunmadığı tespit edilmiştir.
Yerel mahkemenin de kabulünde olduğu gibi; bu tespit ile artık, banka kayıtlarının ve ibra belgesinin de muvazaalı olması nedeniyle bir hüküm ifade etmeyeceği sonucuna ulaşılması gerekir. Kaldı ki taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil davasındaki tespitlere göre, ödenen bedelin taşınmazın gerçek değerine kıyasla sembolik olduğu ve gerçek değer olarak kabul edilemeyeceği, aslında bu bedelin dahi gerçekte ödenmediği, muvazaalı işleme esas olmak üzere görünürde ödenmiş olarak gösterildiği, kesin hükümle belirlenmiş olmasına göre, davalı tarafından gerçekte bir bedel ödenmediği, dolayısıyla davalı murisinin sebepsiz zenginleştiğinden söz edilemeyeceği, bu nedenle, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının onanması gerektiği kanâatinde olduğumdan, Sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum. 03.03.2015