3. Hukuk Dairesi 2015/2493 E. , 2015/3502 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SİVAS 2. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2013
NUMARASI : 2013/267-2013/507
Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Dava, ayrı yaşamda haklılık iddiasına dayalı olarak açılan tedbir nafakası istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda; davacı 13.06.2013 tarihli dava dilekçesinde, davalının 2012 yılının 9. ayında evi terkettiğini belirtmiş, dosya arasında bulunan, davalıya dava dilekçesi ve duruşma gününün bildirilmesine dair yapılan tebligatların tebliğine ilişkin tebligat parçalarına bakıldığında, tebligatların davacı ile davalının müşterek konutlarına yapıldığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar Tebligat Kanunu"nun 10.maddesine göre, tebligat muhatabın bilinen en son adresine yapılacak, burada tebligat yapılamaması halinde ise muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilecek ve tebligat buraya yapılacak ise de; davacının dava dilekçesinde, davalının tebliğ yapılan müşterek konuttan ayrıldığı açıkça belirtilmiştir. Bu haliyle tebligat kanununa göre geçerli bir tebligat söz konusu değildir. Davalı, davadan haberdar edilmeden, dava yokluğunda bitirilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “tebligat”, “taraf teşkili”, “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme hakkı” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır:
Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Bir davada davalının, davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, Tebligat Kanununda açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde "Hukuki dinlenilme hakkı" düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. (HGK."nun 2009/52 Esas, 2009/105 Karar sayılı kararı)
Olayımızda, dava dilekçesinin ve duruşma gününün bildirilmesi için çıkartılan tebligatın davalıya tebliği usulüne uygun olmayıp, davalının savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece; dava dilekçesi davalıya usulüne uygun tebliğ edilmeden ve bu şekilde taraf teşkili sağlanmadan,duruşmaya katılma ve savunma hakkını kullanma imkanı tanınmadan, yokluğunda yapılan tahkikat sonunda hüküm kurulması, hukuki dinlenilme hakkınının (HMK.nun 27.m) ihlali sonucunu doğurduğundan, yazılı şekilde verilen hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.