3. Hukuk Dairesi 2014/17296 E. , 2015/3518 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ALANYA 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/07/2014
NUMARASI : 2013/1514-2014/993
Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili verdiği dava dilekçesinde ve duruşmada, müvekkilinin 83 yaşında olup yardıma muhtaç olduğunu, davalının müvekkilinin oğlu olup ekonomik durumunun iyi olduğunu, davalının müvekkiline ait tarlayı işleyerek gelir elde ettiğini, yine müvekkiline ait evde hiçbir bedel ödemeden oturduğunu ve adına kayıtlı ticari taksiyi işlettiğini, müvekkilinin ise diğer kızı ve oğlunun ve köydeki komşularının yardımı ile yaşamını idame ettirdiğini, aynı köyde müvekkilinin 2 katlı evi olup üst katta davalının ikamet etmesine rağmen annesinin alt katta oturmasına müsaade etmediği için müvekkilinin bir barakada tek başına yaşamını devam ettirdiğini belirterek aylık 500,00 TL yardım nafakasının davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine ve bu nafakanın devam eden yıllarda yıllık artışında belirtilmesi yolu ile karara bağlanmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve duruşmada; davacının çalışma gücünün olmadığı, ancak çocuklarının yardımı ile geçindiği husunun doğru olduğunu, ancak davacının 4 çocuğu olup bunlardan Yakup ve Şerife"nin sonraki eşi Torun Dolu"dan olduğunu, A.. T.. ve A..Ç.."in ise eski eşinden olduklarını, davacının eşi Torun"un 16/07/2011 tarihinde vefat ettiğini, bu tarihe kadar yıllarca davacının eşi ile olan geçimsizliği nedeniyle onlardan ayrı yaşadığını, müşterek konuta yaklaşmadığını, bu husumeti fırsat bilen Abdullah ve Ayşe"nin anneleri ile müvekkili Yakup"u ve ölen eşi Torun"u birbirlerinden ayrı tutmak, aralarında husumet çıkarmak istediklerini, davacıya ait olan ancak müvekkiline ve kızkardeşine bıraktığını söylediği taşınmazı müvekkilinin sadece ekip baktığını, ancak davacının bu taşınmazın tapusunu bizzat diğer çocuklarına bıraktığını, ayrıca müvekkilinin davacının bütün sağlık ihtiyaçlarını ve evinin yakın olması nedeni ile günlük ihtiyaçlarını karşıladığını, elektrik ve su kullanım bedellerini müvekkilinin ödediğini, diğer çocuklarının davacıdan uzak olduklarını, davacı ile ilgilenemediklerini, müvekkilinin oturduğu binanın iki
katlı olduğunu, birinci katının ise boş olduğunu, bu boş dairenin her zaman davacının kullanımına açık olduğunu belirterek öncelikle davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davacının ihtiyaçları belirlenerek 4 çocuk itibari ile müvekkilinin sağladığı yararlar da dikkate alınarak uygun nispette nafaka takdirine karar verilmesini istemiştir
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; davacı için dava tarihi 25.12.2013 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 200,00 TL yardım nafakası takdirine, tayin olunan nafakanın karar kesinleşme tarihi itibariyle gelecek yıllardaki her yıl dönem başlarından itibaren TÜİK 12 aylık ortalamalara göre yıllık ÜFE endeksi artış oranında kendiliğinden arttırılarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine, şeklinde hüküm kurulmuş bu hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yardım nafakası talebine ilişkindir.
TMK."nun 364/1.maddesinde; "herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür".
TMK."nun 365/2 maddesinde; "dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir"düzenlemesi yeralmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunun 07.06.1998 tarih, 1998/656 E; 688 K.sayılı ilamında da; "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği..." vurgulanmıştır.
Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.
Kişi, kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise anılan yasa maddesinde sayılan kişilerden yardım nafakası isteyebilir. Yardım nafakası takdir edilirken, yardıma muhtaç olana bakmakla yükümlü diğer kişilerin de gelir durumu araştırılmalıdır.
TMK da belirtildiği üzere yardım edilmediği takdirde ilgili şahsın yoksulluğa düşecek olması da ön şartlardan biridir. Bu doğrultuda TMK. 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek yardım nafakasının takdir edilmesi gerekir.
Somut olayda; davacı ve davacının davalı dışındaki diğer çocuklarının tamamının ekonomik sosyal durumlarının; gelir kaynaklarının ve giderlerinin gerektiği gibi araştırılmadığı anlaşılmaktadır. Araştırma yapılarak, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, nafakanın niteliği, mirasçılıkta da aynı sırada yeralan dava dışı kardeşlerin de (davalının kardeşleri; davacının çocukları) nafakaya katılma yükümlülüğü nazara alınmalı, TMK. 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların ekonomik sosyal durumları ayrıntılı olarak araştırılarak, alınacak cevaplar doğrultusunda; davacıya ait taşınmazların gelir getirip getirmediği hususunda gerekirse bilirkişi raporu alınması, davacının yardıma muhtaç olup olmadığının daha ayrıntılı araştırılması, nafaka yükümlülerinin gelirleri ile orantılı şekilde dava dışı kardeşlerin de (davacının diğer çocukları) davacının masraflarına katlanma yükümlülüğü dikkate alınıp, bu çocukların da gelir durumlarının araştırılması, TMK. 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun bir nafakaya hükmetmek olmalıdır.
Tüm bu hususlar göz ardı edilerek yazılı şeklide karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.