16. Hukuk Dairesi 2016/7827 E. , 2018/4331 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden ... vekili Avukat ... ile aleyhine temyiz istenilen ... vd. vekili Avukat ... geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucunda ... İlçesi, ... Köyü çalışma alanında bulunan 2663, 2989, 3564, 3565, 3603, 4054, 2527, parsel sayılı muhtelif yüzölçümlü taşınmazlar tapu kaydına dayalı olarak 4/8 payı davalı ..., 1/4"er payı ..., ..., ... ve ... adına, 5646 parsel sayılı taşınmaz tam paylı olarak davalı ... adına tespit ve tescil edilmiş, 2663 ve 2989 parseldeki ... payı, 2527 parseldeki ... payı adı geçenlerin ölmeleri nedeniyle mirasçılarına intikal görmüş, 3564 parsel sayılı taşınmaz istimlak nedeniyle hükmen ifraz sonucunda 8675 parsel numarasıyla 26.267,00 metrekare yüzölçümlü olarak yine malikleri adına tescil edilmiş, bilahare bölgede yapılan imar çalışmaları nedeniyle 2663, 2989, 3564, 3565, 3603, 4054 parsel sayılı taşınmazlar başkaca parsel numaralarıyla ve farklı yüzölçümlerle intikal görmüştür. Davacı ..., muris muvazaası nedeniyle taşınmazların miras payı oranında adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacının 2663 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki temyiz itirazları yönüyle;
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, taşınmazın tespitinin 1974 yılında yapıldığı, asıl maliki murisi ..."nin tespit tarihinden sonra öldüğü, davacının muris muvazaasına dayalı dava açma hakkının da murisin ölüm gününden sonra doğması karşısında 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı, muris ..."nin kendisine ait 1/2 paya ilişkin tespitin davalı oğlu ... adına yapılmasına muvafakat ettiği, muvafakat beyanın tutanağa geçirilmek ve imzası alınmak suretiyle belgelendirildiği, bu haliyle 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca muvafakat beyanın muvaza olarak nitelendirilemeyeceğinin anlaşılmasına göre davacının esas hakkındaki temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, davanın konusunu muris ..."nin taşınmazdaki 1/2 payı üzerinden davacının miras hakkı olan 1/3 payı oluşturduğuna göre davanın değeri de taşınmazın toplam değerinin 1/6 payı karşılığına denk gelen değeri olup davalılar lehine takdir edilecek vekalet ücretinin de bu değer üzerinden hesaplanması gerekirken, taşınmazın tamamına ait değeri üzerinden hesaplanmak suretiyle davalılar lehine fazla vekalet ücreti takdir edilmesinde isabet bulunmadığına göre davacının temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile 2663 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki hükmün BOZULMASINA,
2- Davacının 2663 parsel dışındaki diğer taşınmazlar hakkındaki temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece davanın hem hak düşürücü süre nedeniyle usulden, hem de esastan reddine karar verilmiştir. Taşınmazların tespitinin 1973-1974-1975 yıllarında yapıldığı, davacının murisi ..."nin tespit tarihinden sonra öldüğü, davacının muris muvazaasına dayalı dava açma hakkının da murisin ölüm gününden sonra doğduğu, tespitlerin kesinleşme tarihlerinin eldeki dosya açısından bir öneminin bulunmadığı, bu haliyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olmadığı tartışmasızdır. Diğer yandan taşınmazların tespitlerine esas alınan tapu kayıtlarının incelenmesinde, öncesinde davacının murisi ... ile diğer bir kısım davalıların murisi ... (... ve ... kardeştir) adına 1/2 paylı olarak kayıtlı iken 1966 yılında kayden yapılan satış ile muris ..."in kendisine ait 1/2 payı diğer tapu maliki kardeşi ..."nın 4 oğluna, muris ..."nın kendisine ait 1/2 payıda diğer tapu mailiki ..."in oğlu davalı ..."ye kayden sattığı anlaşılmaktadır. Söz konusu 1966 yılındaki satışlar nedeniyle düzenlenen resmi akit tablosunda murislerin satış iradelerine dair beyanların Kadastro Kanunu"nun 13/son maddesinde öngörülen "noter huzurunda tespit ve tevsik edilen muvafakat beyanı veya düzenlenen satış senedi teknisyen huzurunda yapılmış muvafakat sayılır" hükmü içinde değerlendirilmesi de hukuken mümkün değildir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa; miras bırakanın gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek amacında olmasıyla beraber mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmesi halidir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706, Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (Borçlar Kanunu"nun 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi için miras bırakanın asıl irade ve amacının açık ve kesin bir şekilde ortaya çıkarılması gerekir. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki sosyal ilişki gibi olgulardan yararlanılması zorunlu olup, mahkemece açıklanan ilkeler doğrultusunda iddia ve savunmalar kapsamında toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle işin esası bir karar verilmesi gerekirken hukuk mantığına aykırı bir şekilde hem dava şartı yokluğu nedeniyle hem usulden hem de 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 13/son maddesine yanlış anlam atfedilerek ve bu maddeye dayalı olarak davanın esastan reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı gibi bozma ilamının 1. maddesinde bahsedildiği üzere dava değerinin yanlış hesaplanarak taşınmazların toplam değeri üzerinden nispi vekalet ücreti hesaplanmak suretiyle davalı taraf lehine fazla vekalet ücreti takdir edilmesinde dahi isabet bulunmamakta olup davacının temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile 2663 parsel sayılı taşınmaz dışındaki diğer taşınmazlar hakkındaki usul ve yasaya aykırı hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için belirlenen 1.630,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak, duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 26.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.