10. Hukuk Dairesi 2016/17805 E. , 2019/2995 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
KARAR
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne, karar vermiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
5510 sayılı Kanunun 4. maddesi ile bu Kanunun kısa ve uzun vadeli sigorta kollarının uygulaması bakımından sigortalılar, hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar, köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlar ve kamu idarelerinde, Kanunda belirtilen şartlara tabi olarak çalışanlar olarak üç sınıfa ayrılmıştır.
Anılan Kanunun üçüncü bölümünde (13 ile 24. maddeler arası) hizmet akdiyle veya kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan sigortalıların tabi olduğu kısa vadeli sigorta hükümlerine yer verilmiş, kamu idarelerinde, Kanunda belirtilen şartlara tabi olarak çalışanlar bu bölümde düzenlenen kısa vadeli sigorta hükümleri kapsamına alınmamıştır. Bu bölümde yer alan 13. maddede iş kazası tanımlandıktan sonra, 21. maddede iş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluk halleri hüküm altına alınarak, iş kazası, meslek hastalığı veya hastalığa maruz kalan sigortalıya yada iş kazası, meslek hastalığı veya hastalık sonucu sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine Kurumca yapılan yardımların sorumlulardan rücu şartları belirlenmiştir.
Anılan Kanunun 39. mdesinde ise, Kanunun 4. bölümünde düzenlenen uzun vadeli sigorta hükümleri çerçevesinde sigortalı yada hak sahiplerine yapılan yardımların, bir başka deyişle sadece 5510 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yapılan yardımları, bu yardımların yapılmasına sebep olan üçüncü kişilerden rücu şartları düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanunun Geçici 4. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında ise, “Bu Kanunda aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde; iştirakçi iken, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamına alınanlar, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 5434 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak çalışmış olup bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine tabi olarak yeniden çalışmaya başlayanlar ile bunların dul ve yetimleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.
Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır. (Ek cümle:16.06.2010 - 5997 S.K./10.mad) Ancak, Polis Akademisinde öğrenim görmekte olan öğrencilerin yetim aylıkları bu öğrenimleri süresince kesilmeksizin ödenmeye devam edilir.” düzenlemesine yer verilerek, 5510 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce 5434 sayılı Kanun kapsamında çalışanların bu kanuna tabi olacakları ve aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması ve benzeri işlemlerde 5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Hal böyle olunca, vefat eden sigortalının 5434 sayılı Kanuna tabi çalışmalarının bulunduğu gözetilerek, Kurumdan, sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımların 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre yapıldığı açıktır, İş Mahkemelerinin 5521 sayılı Kanun ile kurulan istisnai nitelikte özel mahkemeler olup yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmeye göre; 5434 sayılı Kanun hükümlerince yapılan davaya konu yardımların sorumlulardan tahsilinin de 5434 sayılı Kanunun 129. maddesi hükmüne tabi olduğu, uyuşmazlığın çözümünde ne 506 sayılı Kanun’un ne de 5510 sayılı Kanun’un uygulama yerinin bulunmadığı, bu durumda sözü edilen 101’inci madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış İş Mahkemesinin görevli olmadığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesine göre, gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişileri hakkında idari yargı yerinde dava açılamayacağı ve dava konusu uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu nazara alınarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01.04.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.