8. Hukuk Dairesi 2021/183 E. , 2021/1117 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili ve davalılar ..., ..., ve ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacı vekili, davacının babasının 14.08.2006 tarihinde vefat ettiğini, davalıların ise babasının 2. eşi olan ...’ın mirasçıları olduğunu, dava konusu 66 ada 18 parsel sayılı taşınmazın 3/4 hissesinin davacıya ait olduğunu, davalılar murisi ...’ın ise muristen kaynaklı 1/4 hisseye sahip olduğunu ve 25.09.2006 tarihinden 2010 şubat ayına kadar dava konusu taşınmazı davalıların murisi ...’ın kullandığını, taşınmazın anahtarının ise davalılar tarafından 2010 aralık ayında davacıya verildiğini, ... ve mirasçılarının rıza dışı taşınmazı kullandığını ve ödeme yapmadığını, davacı tarafından ortaklığın giderilmesi ve ecrimisil davası açıldığını, ortaklığın giderilmesi davasının ... ... vefat ettiğinden takipsiz bırakıldığını, bu nedenle fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile 2007-2008-2009 ve 2010 yıllarını kapsayan dönem için yıllık 1.500 TL den toplam 6.000 TL ecrimisilin tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek kademeli yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde ise taleplerinin davacıya isabet eden tam olarak % 37,5"luk ecrimisile ilişkin olduğunu beyan etmiştir. Davacı vekili 2007-2010 yılları arası için talebini 6051 TL artırmıştır.
Davalılar vekili; taşınmazın fiili kullanımda daireye tekamül ettiğini, dairenin karşılığı hisselerin ise 1/36 hissesinin Abdullah’a ve diğer 1/36 hissenin ise davalılar murisi ...’a isabet ettiğini, bu nedenle davacının dairenin sadece % 35 hissesine malik olduğunu, davalıların murisinin ölünceye kadar taşınmazda ikamet ettiğini, davacının bedel talebini iletmediğini, ihtar çekilmediğini, ...’ın ölümünden sonra taşınmazın kullanılmadığını boş kaldığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; intifadan men şartının gerçekleştiği ortaklığın giderilmesi davasının açıldığı tarih olan 03.11.2009 tarihinden dava tarihi olan 28.12.2011 tarihi arasında hesaplanan ecrimisil miktarı olan 3773,36 TL ecrimisilin tahakkuk dönemleri itibariyle yasal faizi ile birlikte davalılar ve dahili davalılardan müştereken müteselsilen tahsiline karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava; paydaşlararası ecrimisil istemine ilişkindir.
1. Bilindiği üzere 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 179 ve 195. maddelerine göre Yargıtay kararlarında; dava veya cevap dilekçesinde yemin delili açıkça belirtilmiş veya taraf delil dilekçelerinde belirtilen delillerin yanında eğer "diğer deliller, ve sair deliller, tüm kanuni deliller" gibi bazı ifadeler kullanmışsa bu ifadelerin içine "yemin" delilinin de gireceğinden, hakimin yemini hatırlatması gerektiği ifade edilmekteydi. İş bu dava açılmadan önce 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nda ise mahkeme hakiminin yemin teklif etmek isteyip istemediğini taraflardan birisine hatırlatmak ödevi olduğunu gösteren bir hüküm bulunmamaktadır. Medeni usul hukukumuza hakim olan en önemli ilkelerden biri tasarruf ilkesidir. 6100 sayılı HMK"nin 24. maddesine göre; "Hakim iki taraftan birinin talebi olmaksızın kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.Hiç kimse, kanunda açıkça belirtilmedikçe kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.” Mahkemeler, özel hukuka ilişkin bir uyuşmazlığı kendiliğinden çözmeye çalışamazlar. Taraf iradesine öncelik verilmesi ve tarafın talebinin esas alınması sadece davanın açılmasında değil, yargılama sırasında taraflara ait bir çok usul işleminde de kendisini gösterir. Yine HMK"nin 119/e,f ve ğ bendleri ile HMK’nin 129/d,e ve f bentlerinde tarafların açık bir şekilde talep sonuçlarının, iddia ve savunmaları ile iddialarının ve savunmalarının dayanağı olan bütün vakıaları sıra numarası altında açık özetlerinin ve delillerinin nelerden ibaret olduğunun belirtilmesini zorunlu kılmaktadır. HMK’nin 25. maddesinde ise ‘taraflarca getirilme ilkesi ‘ kabul edilmiştir. Bu ilke gereğince kural olarak Hakim, kendiliğinden taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Bu ilkenin bir sonucu olarak, kural olarak tarafların ileri sürmediği vakıaları ve belirli bir delili kendiliğinden araştıramaz ve taraflara hatırlatamaz. Somut olaya bakıldığında, davacının delillerini somutlaştırdığı 28.12.2011 tarihli dava dilekçesi ile 22.02.2012 tarihinde verdiği delil listesinde açıkça ‘yemin’ deliline dayanmadığı, dilekçede "her türlü yasal deliller" ibaresinin bulunduğu, yargılama aşamalarında yemin deliline dayanıldığına ilişkin bir beyanın da bulunmadığı anlaşılmakla dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava konu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 tarihli ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı kararı).
Yine Bilindiği üzere; taleple bağlılık ilkesini düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesi; “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklindedir.
Somut olaya bakıldığında; davacı tarafından 2007,2008,2009,2010 yılları için ecrimisil talebinde bulunulmuş olup dosya kapsamında ve yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda intifadan men olgusunun davacının davalıların murisi ... ...’a açmış olduğu ortaklığın giderilmesi davasında dava dilekçesinin ... ...’a tebliğ edildiği tarih olan 01.02.2010 tarihinde gerçekleştiğinin kabulü gerekmekte olup bu tarihten önce davacının kullanım bedeli talep ettiği dinlenilen tanık beyanlarında her ne kadar bir talepte bulunduğu belirtilmişse de hangi tarihte net olarak talep ettiği açıklanmadığından ispat edilememiştir. Yine davacı vekili dava konusu taşınmazın anahtarının Mart 2010 tarihinde davacıya davalılarca teslim edildiğini belirtmiş ve en son yıl olarak 2010 yılı için talepte bulunmuştur. O halde; makemece ortaklığın giderilmesi davasında dava dilekçesinin davalıların murisi ... ...’a tebliğ edildiği 01.02.2010 tarihi ile davacının talebiyle bağlı kalınarak anahtarın teslim edildiği tarih olan mart 2010 tarihi arası için davacının payı gözetilerek hesaplanacak ecrimisile hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve talep aşılmak suretiyle ortaklığın giderilmesi davasının açıldığı tarih olan 03.11.2009 tarihi ile iş bu davanın açıldığı tarih olan 28.11.2012 tarihi arası için ecrimisile hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, usul ve yasaya aykırı olan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda 1.bentte açıklanan sebeplerle REDDİNE, taraflarca HUMK"un 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 59,30 TL onama harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 4,95 TL"nin temyiz eden davacıya iadesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılar ..., ..., ve ..."na iadesine, 10.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.