3. Hukuk Dairesi 2014/17972 E. , 2015/4098 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SERİK 3. ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2014
NUMARASI : 2013/58-2014/296
Taraflar arasındaki iştirak nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesi ile tarafların ortak çocukları olan Mine"nin okula başladığını, Tufan"ın ise özürlü olduğunu belirterek çocuklar yararına aylık 400.00"er TL olmak üzere toplam 800.00 TL iştirak nafakası ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, davalının çocuklar için 100.00"er TL iştirak nafakası ödemesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK."nın 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.
Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Ne var ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken giderlerinin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir.
Mahkemece, iştirak nafakası takdir edilirken; müşterek çocukların yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur.( TMK. nun 330/1. maddesi ).
İştirak nafakası (TMK 182/2.maddesi) miktarının belirlenmesinde ana babanın özelliklerine ilişkin ilkelerden bir diğeri sonuncusu ana babadan geliri olmayan iştirak nafakası vermemelidir ilkesidir.Ekonomik sosyal durumu yetersiz ise katılmak zorunda da değillerdir.Örneğin velayet kendisinde bulunmayan taraf yoksulluk nafakası alıyorsa iştirak nafakası vermek başka bir anlatımla çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmak zorunda değildir.Kendi geçimini sağlamaktan yoksun olanın katkısının beklenemeyeceği doğaldır.Velayet hakkına sahip olmayan eşin çalışamayacak durumda olduğu sağlık kurulu raporu ile ve gelirinin bulunmadığı soruşturma yazılarıyla anlaşılmış ise ödeme gücü bulunmayan ana ya da babanın iştirak nafakası ile yükümlü tutulması elbette olanaklı değildir. (Ö.. U..G.., Boşanma Tazminat ve Nafaka Hukuku, Ankara 2008, sayfa 1323-1324)
Yargıtayın yerleşik görüşüne göre de, yoksulluk nafakası alan eşten iştirak nafakası talep edilemez.
Somut olayda dosyadaki belgelerden tarafların 10/09/2013 tarihinde kesinleşen karar ile boşandıkları, anılan karar ile ortak çocukların velayetlerinin babaya verildiği, kadın yararına ise aylık 200.00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, Mine"nin 2006, Tufan"ın 2007 doğumlu olduğu, davacının yeniden evlendiği, babası ile birlikte çiftçilik ve seracılık yaptığı, kira ödemediği, baba evinde kaldığı, özürlü çocuk için Devletten ücret aldığı, babası ile yararlandığı sera ve araçlar olduğu,davalının ise ev hanımı olduğu, ağabeyi ile kaldığı, dönem dönem asgari ücret ile çalıştığı anlaşılmaktadır.
Davacıdan halen aylık 200.00 TL yoksulluk nafakası alan, sabit bir işi ve düzenli bir geliri olmadığı belirlenen davalıdan ortak çocuklar yararına iştirak nafakası talep edilemeyeceği, bu nedenle davanın reddi gerektiği halde mahkemece yasal olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.