1. Hukuk Dairesi 2015/15589 E. , 2018/12112 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve dava dışı ... tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, ... ..."da ikamet ederken evinde gerekli hijyen koşullarına uyulmadığı ve evinin çöp ev olduğu iddiası ile evde olmadığı bir sırada yapılan şikayet üzerine yetkili kurumlar tarafından 07.02.2012 tarihinde evine girilerek eşyalarının tamamının çöpe atıldığını, çöpe atılan poşetler içerisinde muhafaza ettiği 45.000 USD ve diğer birikimlerinin de olduğunu, ilgili kurumlara başvuruda bulunduğunda bir sonuç alamadığını, bir müddet sonra kendisini Av.... olarak tanıtan davalı ..."ın parası ile kişisel eşyalarını kurtarmak için dava açacağı telkiniyle vekaletname talep ettiğini, daha sonra düzenlenen belgenin taşınmaz satış yetkilerini içeren vekaletname olduğunu öğrendiğini, 923 parsel sayılı taşınmazının söz konusu vekaletname kullanılarak ...’e, 1192 parsel sayılı taşınmazının ise ...’ya satış yolu ile temlik edildiğini ileri sürerek hile ile alınan vekaletname ile yapılan satışların iptali ile taşınmazların yeniden adına tescilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, 923 parsel sayılı taşınmazın maliki olarak ..."un bildirildiği, ancak daha sonra bu taşınmazın 18.11.2014 tarihinde ..."e satışının yapıldığı, davacı vekiline söz konusu şahısları davaya dahil etmek üzere 1 haftalık kesin süre verildiği, ancak davacı vekilince bu şahısların süresi içinde davaya dahil edilmedikleri gerekçesi ile taraf teşkili olan dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
1192 parsel sayılı taşınmazın halen davalı ... adına, 923 parsel sayılı taşınmazın ise dava tarihi itibariyle dava dışı ... adına kayıtlı olduğu sabittir.
Bilindiği üzere, tapu iptali ve tescil davaları kayıt malikleri aleyhine açılır. 923 parsel sayılı taşınmaz maliki aleyhine açılmış bir dava bulunmadığından ve bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı verilemeyeceği ve aleyhine hüküm kurulamayacağına yönelik usul hükmü uyarınca bu taşınmaza ilişkin davanın reddinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazlarının REDDİNE,
Ne var ki, 1192 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili aynı isabetin sağlandığını söylemek mümkün değildir. Şöyle ki; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile; dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.
6100 sayılı HMK önincelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, öninceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Öninceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz.
Tüm bu hususlar dikkate alındığında, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer öninceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların öninceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK 137 ve 140 maddelerine göre öninceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Bir başka hususta, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; 1192 parsel sayılı taşınmaz, davacı tarafından ... 12. Noterliği aracılığıyla düzenlenen 18.07.2014 tarihli vekaletname ile yetkilendirilen ... tarafından ...’e satış yolu ile temlik edilmiş, ardından ..."e, ..."a ve ... tarafından da davalı ...’ya aktarılmıştır.
Hâl böyle olunca, 1192 parsel sayılı taşınmaz yönünden yukardaki ilkeler uyarınc vekalet görevinin kötüye kullanılması bakımından araştırma yapıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken 26.05.2015 tarihli tensip tutanağı ile birlikte davanın reddedilmiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde olan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, dava dışı ..."ün temyiz dilekçesinin taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.