3. Hukuk Dairesi 2014/11318 E. , 2015/4165 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2013
NUMARASI : 2010/163-2013/520
.
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili dilekçesi ile; .. Parkı Saha tadilatları ve çevre düzenleme işinin davalıya ihale edildiğini, tadilat halinde bulunan sahaya ait kale direklerinin, olaydan yaklaşık 15 gün önce davalı tarafından saha dışına gelişigüzel bırakıldığını, inşaat alanında gerekli uyarı levhalarının bulundurulmadığını, dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlal edildiğini, çocuk olan müteveffanın oyun oynarken kale direğinin üzerine düşmesi sonucunda vefat ettiğini, fazlaya dair hakları saklı tutularak, müteveffa Abdülmecit"in tedavi ve defin masrafları için 2.000,00 TL, aile fertlerinin destekten yoksun kalma tazminatı için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 22.000,00 TL maddi tazminata, müteveffa Abdülmecit"in yaşamını yitirmesi nedeni ile çektikleri ızdırap ve yaşamış oldukları manevi kayıp nedeni ile davacı baba ve davacı anne için 25.000,00"er TL, kardeşler Mehmet, Feyruze, Harda, Büşra, Musa ve Alaattin için ayrı ayrı 10.000,00"er TL olmak üzere 110,0000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun davetiye tebliğ edilmiş, taraf teşkili sağlanmıştır.
Mahkemece; davalı hakkında yapılan ceza yargılamasındaki tespitlere mahkemenin de katıldığı, olayda vefat eden A.. Ö.."in tam kusurlu olduğu, davalının olayın oluşunda kusuru olmadığı, illiyet rabıtasının bulunmadığı, davacı vekilinin kusursuz sorumluluğa dayandığı, başka bir ifade ile davalının kusursuz olduğunu kabul ettiği gerekçe gösterilerek, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu olaya ilişkin yapılan ceza yargılamasında; halı sahanın kurulmuş olduğu yerde yapılan tadilat nedeni ile kale direğinin tellere bağlı olarak bırakıldığı, ancak buradan kimliği belirsiz kişilerce alınıp saha dışına çıkarıldığı ve park alanına götürüldüğü, olay günü kaleci olan müteveffa Abdülmecit"in zaman zaman zıplayarak kale direğinin üst kısmına tutunarak sarktığı, bu hareketi yaptığı bir sırada kale direğinin devrilerek üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybettiği, kale direklerinin sağlam bir şekilde çit direklerine bağlı olarak bırakıldığı, sahaya girilmemesi için gerekli yazı ve koruma bandının çekildiği, buna karşın kale direğinin yerinden kimliği belirsiz kişilerce götürüldüğü, tadilat yapılan yer ile olayın meydana geldiği yerin uzak olduğu, davalı A.. G.."ın meydana gelen kaza nedeni ile kusurunun bulunmadığı gerekçesi ile beraatine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği görülmüştür.
Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen 6098 sayılı TBK"nın 74 maddesinde; hakimin, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla bağlı bulunmadığı, aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının da, hukuk hakimini bağlamadığı düzenlenmiştir. Bu açık hüküm karşısında, Ceza Mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Somut olayda, dosyanın incelenmesinden; mahkemece, yargılama sırasında kusur durumuna ilişkin bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, ceza dosyasında verilen beraat kararı ve ceza hakiminin kusur değerlendirmesine iştirak edildiği belirtilerek hüküm tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Bunun yanında ceza yargılaması sırasında; soruşturma ve kovuşturma aşamasında ayrı ayrı kusur raporları alınmış olup, her iki raporda da, sanık A.. G.."ın asli kusurlu olduğunun belirtildiği açıktır.
HMK.nun 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.
Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, meydana gelen kazadaki kusur ve sorumluluk durumlarına ilişkin olarak konusunda uzman bilirkişi heyeti oluşturularak rapor alınıp, kusur oranları belirlendikten sonra, davalının olaya ilişkin sorumluluğunun tespiti halinde, tazminat tutarlarının hesap ettirilip, sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, dosyada bilirkişi raporu alınmadan hüküm tesisi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.