21. Hukuk Dairesi 2016/8416 E. , 2017/5448 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı, Kurumca tahakkuk ettirilen borcun ve muvazaalı boşandığına dair kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen davacının, ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve aylıkların kesildiği tarihten itibaren ay be ay işleyecek faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; Davacı ...’ın eşi ..." dan 2006 yılında boşandığı, babasından dolayı ölüm aylığı alan annesinin de 2006 yılında vefat ettiği, 08/05/2014 tarihinde tekrar eski eşi ile ikinci kez evlendiği, ... Denetmeni tarafından tanzim edilen 28/04/2014 tarih ve VC/60 sayılı Rapora göre; davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşamaya devam ettiğinin tespit edildiği, tutanak tanıklarının Mahkemede tanık olarak dinlendikleri, ve ifade değiştirdikleri, bu rapora dayanılarak Kurumca 01/11/2008 – 30/06/2014 tarihleri arası ödenen 62.702,37 TL yersiz aylık ödemesi ve faizinin borç çıkarıldığı, anlaşılmıştır.
28/04/2014 tarih ve VC/60 sayılı Raporundan; 25/04/2014 tarihinde denetmenlerce eski eşi ...’ın ... adresine gidildiği, komşuları ve yakınlarıyla görüşüldüğü, tarafların birlikte yaşadıklarını, yılın belirli dönemlerinde oğlu ...’in yanına ...’ye gittiklerini beyan ettikleri, aynı binada oturan ...’ın kardeşi; abisi ve yengesinin 30 yıldır beraber yaşadıklarını,yengesinin kış aylarında oğlunun yanına gittiğini, abisinin de arada gittiğini ancak çoğunlukla ... kaldığını,3 yıl önce ... mah. ne taşındıklarını, ancak buradan tamamen ayrılmadıklarını, beyan ettiği, zemin kattaki dükkan kiracısının; tarafların birlikte yaşadıklarını, yılın belirli dönemlerinde oğlu ...’in yanına ...’ye gittiklerini beyan ettiği, ... muhtarı ...nin Emniyette ki ifadesinde; davacının boşandıktan sonra oğlunun yanına gittiğini, ancak bazen yazları geldiğini, ...,... ve oğulları birlikte gezdiklerini, ifade ettiği, anlaşılmıştır. Ancak anılan tutanak tanıkları Mahkemede tanık olarak dinlenince ifade değiştirmişlerdir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce ... kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "... kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Tüm bu hususlar ve ... Denetmeni tarafından tanzim edilen 28/04/2014 tarih ve VC/60 sayılı rapora ilişkin alınan tanık ifadeleri, tanıkların denetmene verdikleri samimi, birbirleriyle tutarlı açıklayıcı ifadelerini Mahkemede değiştirmesinin haklı gerekçesinin olmaması, davacının 08/05/2014 tarihinde tekrar eski eşi ile ikinci kez evlenmesi birlikte değerlendirildiğinde davacının ve eşinin boşandıkları süreçte de aynı adreste birlikte yaşadıkları sabit olup, 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15/06/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.