3. Hukuk Dairesi 2020/12320 E. , 2021/2933 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki adi ortaklığın tasfiyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; "....Parti Evi ve Aktivite Merkezi" adı altında ticari faaliyete başlayan davalının, ve arkadaşı olan davacıya 40.000 TL vermesi halinde işyerine ortak yapabileceğini bildirdiğini, teklifi kabul ederek davalıya 30.000 TL ödemede bulunduğunu ancak davalının peşin aldıktan sonra adi ortaklık sözleşmesi yapmaya yanaşmadığını, kalan 10.000 TL"yi adi ortaklık sözleşmesinin noterden imzası sırasında ödeyeceğini belirttiğini fakat davalının kendisini sürekli oyalayarak ortaklık sözleşmesi yapmadığını, taraflar arasında yasada belirtilen şekilde bir adi ortaklık kurulmadığını, bu nedenle ödediği 30.000 TL"yi gönderdiği ihtarname ile geri istediğini, davalının ödemede bulunmaması üzerine aleyhine takip başlatdığını, davalının ödeme emrine itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, takibe vaki itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı; taraflar arasında adi ortaklık kurulduğunu ancak başarılı olunamadığını, davalının bu ortaklık için daha fazla harcamada bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; taraflar arasında adi ortaklık kurulduğu, vergi dairesi kayıtlarına göre davalı adına kayıtlı olan işletmenin 04/11/2011 tarihi itibariyle açılış kaydının yapıldığı, 28/03/2013 tarihinde ticari faaliyetine son verildiği, o tarih itibariyle 7.123,23 TL zarar beyan
edildiğinin anlaşıldığı, TBK"nın 622-623 maddelerine göre tarafların kar ve zarara %50 şer oranda eşit olarak katılması gerektiği, davacının işletmeye 30.000 TL sermaye koymuş olmasına karşın şirketin hali hazırda malvarlığının bulunmadığı, ortaklığa konu işletmenin 28/03/2013 tarihi itibariyle faaliyetine son vermiş olması nedeniyle davacının adi ortaklığa koyduğu sermayeyi geri talep edemeyeceği, davalının da davacının koyduğu sermaye miktarı kadar ortaklığa sermaye koymuş olduğu dikkate alındığında şirketin tasfiye edilecek bir aktifi de bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen hüküm davacı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 21/03/2017 tarihli ve 2016/3121 E. 2017/3422 K. sayılı ilamıyla; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, davacı ortak tarafından adi ortaklığa koyulan sermaye payının istenmesinin, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsadığı, tasfiye işleminin Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre gerçekleştirilmesi, gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Bozma ilamına uyan mahkemece, alınan bilirkişi raporu ile ortaklığın malvarlığının aktifi ve pasifinin belirlendiği ve tasfiye sonu bilançosuna göre paylaştırılacak aktif varlık kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, esas alınan tasfiye raporları hüküm kurmaya yeterli değildir. Zira, hükme esas alınan raporuda her ne kadar dosya içerisinde bulunan bilgi, belge ve defterlerin incelenmesi neticesinde davalı tarafından kuruluş aşamasında ortaklığa 9 kalemden oluşan ve toplam 35.788,02 TL olarak belirtilen sermayeyi koyduğu belirtilmiş ise de 2011 ve 2012 yılı işletme defterinin kapanış tasdiklerinin olmadığı, bahsi geçen sermaye payına ilişkin fatura ve ilgili belgeler dosya içerisinde bulunmadığı gibi belge asıllarının kasada bulunması halinde kasadaki belgelerin bu sermayeye ilişkin belgeler olduğunu dair herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir.
Bundan ayrı, ortaklığa ait bazı değerlerin ortaklardan biri tarafından tasfiyeden önce veya tasfiye aşamasında satılmış olması durumunda, tasfiye memuru tarafından satılan ortaklık malvarlığı değerlerinin, cinsi, markası, modeli, yenilik ve eksiklik durumu ve diğer nitelikleri de belirlenmek suretiyle belirlenmesi gerekmektedir. Aynı hususa, bozma ilamında, ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işleminin şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmak suretiyle belirlenmesi gerektiğinden bahisle işaret edilmiştir. Ne var ki; tasfiye hesabında, 117 ekran Led Lg Marka TV"nin değerine ilişkin olarak davalı tarafından bildirilen yazıya itibar edildiği anlaşılmıştır.
Buna göre, mahkemece yapılması gereken iş tasfiye memuruna yeniden dosyanın tevdii edilerek, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda gerçekleştirilen tasfiye işlemi sonucunda hazırlanan sonuç bilançosuna göre, (HMK."nın 297 maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp tasfiye işlemini sonlandırmak ve bu doğrultuda hüküm tesis etmek olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.