3. Hukuk Dairesi 2021/861 E. , 2021/2935 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalılardan ..., ..., ...(... oğlu), ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların murisi ... ile 18.02.1986 tarihinde yaptıkları sözleşmeyle, Makbule’nin murisinden intikal edecek 25.900 m2 taşınmazdaki miras hak ve hisselerini 20.000.000 TL (eski para ile) bedelle satın ve teslim aldığını, Makbule’nin tapuyu devredemeden vefat ettiğini, davalı mirasçıların da tapuyu devretmeye yanaşmadıklarını ileri sürerek; satış bedeli olarak ödediği 20.000.000 TL’nin ve denkleştirici adalet ilkesi gereğince dava tarihi itibariyle ulaştığı değerin yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ..., sözleşmedeki imzanın murisi Makbule’ye ait olduğu hususunun açıklığa kavuşturulması gerektiğini, sözleşmeden haberi olmadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece; davanın kabulü ile 248.823,03 TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine dair verilen hüküm, davalılardan ... ve ..."ın temyizi üzerine Dairece verilen 25/10/2018 tarihli ve 2017/87 E. 2018/10595 K. sayılı ilamıyla; davacının, satıma konu taşınmaz için ödediği satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi gereğince dava tarihinde ulaşacağı alım gücünün tespiti ile tahsilini istediği, kural olarak geçersiz sözleşmelerde denkleştirici adalet ilkelerinin uygulanması gerektiği, satış sözleşmesi geçerli olsaydı davacının, sözleşmenin ifa edilmemesi halinde taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç değerini isteyebileceği, dava konusu taşınmazda ortaklığın satış yoluyla giderilmesine karar verildiği, taşınmazın ihale yoluyla dava dışı üçüncü kişiye 132.393,50 TL"ye satıldığını, bu durumda geçersiz sözleşme nedeni ile davacının isteyebileceği iade tutarının, geçerli sözleşme ile elde edeceği menfaatten fazla olamayacağı bu nedenle mahkemece; uzman bilirkişi aracılığı ile davacının 18.02.1986 tarihinde ödediği satış bedelinin, dava tarihinde ulaşacağı alım gücü; çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve
işçi ücretlerindeki artışlar vs) ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmesi ve bu yöntemle belirlenecek miktarın taşınmazın rayiç değerini (ihale yoluyla dava dışı üçüncü kişiye satıldığı bedeli) aşması halinde, bu bedelle sınırlı olarak hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılama sonunda; sözleşmeye konu taşınmazın ihale yoluyla dava dışı üçüncü kişiye satıldığı bedel olan 132.393,50 TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılar ..., ..., ... (Atayoğlu) ile ... tarafından temyiz edilmiştir.
1)Dosyadaki yazılara ve bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2)Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Somut olayda, mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiş, davacının geçersiz sözleşme nedeniyle davalılardan talep edebileceğin tutarın belirlenmesinde bilirkişi görüşüne başvurulmadan karar verilmiş olup, usuli kazanılmış hakkın ihlali usul ve yasaya aykırıdır.
Buna göre, mahkemece yapılacak iş; uyulan bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak, bu bağlamda konusunda uzman bilirkişiden çeşitli ekonomik etkenler uyarınca davacının 18/02/1986 tarihinde ödemiş olduğu 20.000.000 TL"nin ifanın imkansız hale geldiği dava tarihinde ulaşacağı alım gücünü belirleyen rapor almak, bilirkişi tarafından belirlenen alım gücünün; (taşınmazın 3. Kişiye ihlaliyle satış bedeli olan) 132.393,50 TL fazla olması halinde bu bedele aksi halde ise belirlenen alım gücüne hükmetmek olmalıdır.
3)Bozma nedenine göre, davacı tarafın tüm, davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, 2. Bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 3. bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın tüm, davalıların ise diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.