3. Hukuk Dairesi 2020/8476 E. , 2021/2955 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... ile davalı ... aralarındaki alacak davasına dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20/03/2019 tarihli ve 2012/47 E. -2015/43 K. sayılı hükmün onanması hakkında dairemizce verilen 20/03/2019 tarihli ve 2016/6108 E. -2019/3630 K. sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, satın almak istediği ev için şartları kredi kullanmaya uygun olmadığından işvereni olan davalının adına konut kredisi kullandığını, bu nedenle taşınmazın davalı adına tescil edildiğini, kredi taksitlerinin müvekkili tarafından ödendiğini, sonrasında taşınmazı ... isimli şahsa 115.000 TL"ye sattığını, 115.000-TL satış bedelinin 60.000-TL"sinin kredi borcunun ödenmeyen kısmı için alıcı tarafından bankaya yatırıldığını, 55.000-TL"sinin ise kendisine ödenmek üzere, davalıya verildiğini, davalının satış bedelini müvekkiline vermediğini ileri sürerek davalının davacı kendisine verilmek üzere alıcıdan tahsil ettiği 55.000-TL satış bedelinin satış tarihi olan 06.10.2011 tarihinden itibaren en yüksek banka faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalının taraflar arasındaki inanç anlaşmasına dayalı olarak davacıya vermek üzere alıp da, daha sonra vermediği satış bedeli olan 55.000,00 TL"nin, paranın en geç verilmesi gereken 06.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek, davacıya ödenmesine karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi"nin 20.03.2019 günlü ve 2016/6108 E. 2019/3630 K. sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmesi üzerine, bu sefer davalı karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
1-Somut olayda davacı, davalı tarafından çekilen konut kredisi taksitlerinin kendisi tarafından ödendiğini, mali durumu iyi olmadığı için konut kredisinin işvereni olan davalı tarafından çekildiği bu nedenle taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğunu, taşınmazı dava dışı ..."e sattığını davalının davacı müvekkiline verilmek üzere alıcıdan tahsil ettiği 55.000-TL satış bedelinin müvekkiline vermediğini ileri sürerek 55.000-TL satış bedelinin satış tarihi olan 06.10.2011 tarihinden itibaren en yüksek banka faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı, davacının iddiasının inanç sözleşmesine dayalı olduğunu, davacının iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, davacının, davalının kullandığı kredinin geri ödemelerinden bir kısmının davacı yanca yapıldığı, anılan banka dekontlarının yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, tanık beyanlarının davacının iddiasını doğruladığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 53’üncü maddesine göre "Hâkim, zarar verenin kusurunun
olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz." Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/11-92 E 2018/1362 K. Yukarıdaki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde davalı hakkında açılan ... Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/49 esas 393 karar sayılı ceza dosyası sonucunun bu dava için bekletici mesele yapılarak, hasıl olacak sonuca göre yukarıda açıklandığı üzere ispat yükü ve deliller çerçevesinde değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, davalı hakkındaki ceza dava dosyasının sonucu beklenmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, zuhulen onandığı anlaşılmakla davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile Yargıtay (kapatılan)13. Hukuk Dairesi"nin 20.03.2019 günlü ve 2016/6108 E. 2019/3630 K.sayılı onama ilamının kaldırılarak mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
2-Davalının sair karar düzeltme itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının karar düzeltme isteminin kabulü ile Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesi"nin 20.03.2019 günlü ve 2016/6108 E. 2019/3630 K.sayılı ilamının kaldırılmasına hükmün davalı taraf yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair karar düzeltme isteminin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 18/03/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.