8. Hukuk Dairesi 2015/3961 E. , 2015/16377 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Şile Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/10/2014
NUMARASI : 2013/13-2014/267
M.. S.. ile G.. S.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Şile Hukuk Mahkemesi"nden verilen 22.10.2014 gün ve 13/267 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 15.09.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı M.. S.. vekili Avukat A.. N.. Ç.. ve karşı taraftan davalılar G.. S.. ve vekili K.. K.. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı Mustafa vekili, dava konusu A blok 1 nolu dairenin bulunduğu taşınmazın Enver, Mustafa ve H.. S.. kardeşler tarafından tapu maliklerinden 1989 yılında satın alındığını, 2003 yılında imar gördüğünü, ailevi gelenek, terbiye, arsanın birlikte alınıp inşaatın birlikte yapılacağı düşüncesi, davacı ve diğer kardeşlerin başka işlerle uğraşması, tapu işleri ile H.. S.."in ilgilenmesi nedenleri ile tapunun Hasan adına yapıldığını, taşınmaz üzerine inşa edilen iki adet binadaki dairelerden dava konusu dairenin davacıya, abisi Hasan"ın ölümü sonrası mirasçıları tarafından teslim edildiğini ancak tüm ihtarlarına rağmen tapusunun devredilmediğini açıklayarak davalıların dava konusu dairenin bulunduğu taşınmazın tapu kaydındaki arsa payı hisselerinin iptali ile dairenin arsa payına düşen miktarın davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, iddiaların doğru olmadığını, ortada bir satış bulunmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu dairenin bulunduğu taşınmazın tapulu olduğu hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, davacının diğer kardeşleri ile birlikte satın aldıkları taşınmazın aile arasındaki güvene ve inanca dayanarak kardeşlerden davalıların murisi H.. S.. adına yapıldığı, davacının da hakkı olduğu iddiasından kaynaklanmaktadır. Mahkemece uyuşmazlık, haricen satın alma olarak değerlendirilmiş ve buradan hareketle tapulu taşınmazın haricen satışının resmi şekilde yapılması gerektiği gerekçesi ile dava reddedilmiştir. Mahkemenin haricen satın alma ile ilgili açıklamaları ve neticesinde verdiği ret kararı haricen satın alma bakımından usul ve yasaya uygun olmakla birlikte, iddia, taraf açıklamaları ile dosya kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın inançlı işleme dayanan tapu iptali ve tescil niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu açıdan taraflar arasında inançlı işlemin varlığının kanıtlanıp kanıtlanmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
İnançlı işlem, güven esas alınarak yapılan ve öngörülen koşulların ileride gerçekleşmesi halinde, bu anlaşmaya uygun hareket etme yükümlülüğü doğuran bir hukuki işlemdir. İnanan ve inanılan tarafı mevcuttur. İnanç sözleşmesi. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HMK"nun 202. maddesi uyarınca inançlı işlem "tanık" dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Bu bilgi ve ilkeler ışığında, davacı taraf dosyaya inanç ilişkisini ispat edecek herhangi bir yazılı belge sunmadığına, iddiasının tanık veya yemin delili ile ispatı için gereken ve karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge de bulunmadığına göre davacının davasının reddine karar verilmesi açıklanan ilkelere, usul ve yasaya uygundur. Mahkemece davacının iddia edilen inanç ilişkisinin taraflarından biri olduğu gözetilmeksizin uyuşmazlık haricen satın alma şeklinde hatalı olarak nitelendirilmiş ise de az yukarıdaki açıklamalar karşısında verilen red kararı sonucu itibarıyla doğru olmaktadır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yazılı nedenlerle yerinde görülmediğinden usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkeme kararının ONANMASINA; Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100.00 TL, Avukatlık Ücreti"nin davacıdan alınıp Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalılara verilmesine, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve aşağıda dökümü yazılı 25,20 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 2,50 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına, 15.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.