11. Hukuk Dairesi 2016/13363 E. , 2018/4227 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 01/12/2015 tarih ve 2014/550-2015/336 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla,dava, 6100 sayılı Kanun"un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK 3156 sayılı Kanun ile değişik 438/1 maddesi hükmü gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin TPE nezdinde “...” ve “...” ibareli tanınmış markalarının bulunduğunu, davalı şirketin bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki 2013/44023 sayılı “... ...” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere kötü niyetli başvuruda bulunduğunu, başvurunun ilanı üzerine müvekkili tarafından itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa başvurunun müvekkilinin markaları ile benzer olduğunu ve müvekkilinin tanınmış markaları ile iltibas yaratma ihtimalinin bulunduğunu, tüketicilerin başvuruyu müvekkili şirketin seri markalarından birisi olarak algılayacağını ileri sürerek YİDK kararının iptaline ve tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPE vekili; YİDK kararının hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; "..." sözcüğünün, başlangıçta hiç bir ayırt ediciliği bulunmazken tescil sonrası "..." ibaresi ile bir bütün olarak kısmen "düşük seviyede ayırt edicilik elde eden bir unsur" olduğu, ülkemiz ortalama tüketicileri yönünden de, ayırt edicilik seviyesinin oldukça düşük bulunduğu, bunun "tek başına" kullanımla yükseklik kazanmış bir ayırt ediciliğe kavuştuğunun somut uyuşmazlıkta kabul edilemeyeceği, ancak "..." ve "çocuklara kahvaltıyı sevdiren ..." ibareleri içinde bir bütün halinde belirli bir ayırt edicilik kazandığı, taraf başvuru ve markaları düşük seviyede ayırt ediciliği olan "..." unsurunu paylaştıklarından, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılması gerektiği, taraf işaret ve markalarında örtüşmeyen bileşen olan "..." ilavesinin herhangi bir benzerliklerinin bulunmadığı, aksine tümüyle farklı oldukları, 556 sayılı KHK"nın 8/1-b hüküm anlamında ve KHK 8/2, 8/3, 8/4, 8/5 hükümleri anlamında tescil engellerinin de gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, marka tescil başvurusuna yapılan itirazın reddine dair TPE YİDK kararının iptaline, markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesi istemine ilişkindir. Davacının itirazına mesnet markalarının “...” ve “...” ibareli markalar olduğu, davalı şirketin markasının ise, “... ...” ibaresinden oluştuğu hususları uyuşmazlık konusu değildir. Davacı vekili, diğer iddialarının yanında müvekkilinin markaları ile davalı şirketin tescilini istediği markanın benzer olduğunu, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karışıklığa neden olacağını ileri sürmüştür.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescili için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal ve hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescili için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa, marka sahibinin tescile itirazı üzerine başvurunun reddine karar verilir. İltibasın tespitinde, markaların farklılığından ziyade benzer kısımlarının değerlendirilmesi önemlidir. Marka hakkının ihlalinden söz edebilmek için, iltibas tehlikesi gerekli ve yeterlidir. Bu ihtimalin gerçekleşebilir olması önemlidir. Bunun tespitinde ortalama alıcılar dikkate alınacaktır.
Somut olayda taraf markaları dikkate alındığında “...” ibareleri itibariyle benzedikleri ve tescilli oldukları sınıfların örtüştüğü tartışmasızdır. Her ne kadar davalı şirketin tescilini istediği markada “...” ibaresi yerleştirilmiş ise de markanın “...” kısmının asli unsur olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Davacının müstakil olarak “...” ibareli markası olduğu gibi diğer markalarında da anılan ibare asli unsur olarak yer almıştır. O halde, markalar arasında asli unsurlar itibariyle benzerlik olduğu kabul edilmelidir. En azından, bu benzerliğin ortalama alıcılar arasında markaların sahibi teşebbüsler arasında irtibat olduğu sonucunu doğurabilecek nitelikte bulunduğu benimsenmelidir. Bu durum karşısında, markalar arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında benzerlik bulunduğu kabul edilerek değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 04/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.