21. Hukuk Dairesi 2016/8369 E. , 2017/5969 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, ölüm aylığının iptaline ilişkin Kurum işleminin iptaline, almış olduğu aylıklardan dolayı Kuruma borçlu olmadığının ve kesilen aylığının kesildiği tarihten itibaren tekrar bağlanması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada davacı Kurum ise, yersiz olarak ödenen aylıkların tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, asıl dava yönünden davanın kabulüne, birleşen dava yönünden davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davalı birleşen davanın davacısı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı tespit edilen davacının, ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali, davacının aylığının tekrar bağlanması gerektiğinin tespiti, istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının davasının kabulüne, davalı (karşı davacı) ...’nun davasının reddine verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; davacı ...’ın 09/11/2007 tarihinde eşi ... "den boşandığı, 1967 yılında vefat eden babasından dolayı yetim aylığı aldığı, ... Denetmeni tarafından tanzim edilen 16/07/2014 tarih 63 sayılı rapora göre; davacı ve eski eşi ...’nin boşandıktan sonra birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak Kurumca 26.10.2008 -25.07.2014 tarihleri arasında davacıya yersiz ödenen 47.302,99 TL aylık ve faizinin borç çıkarıldığı, ... 5.İş Mahkemesinin 2015/216 esas sayılı dosyasıyla ... tarafından, ... ‘a 26.10.2008 -25.07.2014 tarihleri arasında yersiz ödenen 47.302,99 TL aylık tutarı ve işlemiş faizi nedeniyle ... 13.İcra dairesinde 2014/100605 esas sayılı dosyayla başlatılan takibe itiraz üzerine itirazın iptali ve takibin devamı istemli dava açıldığı, 20/01/2016 tarihinde bu dosyayla birleştirildiği, Nüfus Müdürlüğünden istenen adres kayıtlarında; ...’nin ikamet adresinin 13/02/2007 tarihinden itibaren “...”, eşinin adresinin 2008 den itibaren “ ...” olduğu, 12/01/2014 tarihli polis tutanağında; AKS kaydında eşinin adresi olan “ ...” adresine gidildiği,evin iki katlı olduğu başka şahısların yaşadığı, ve ...’i tanımadıklarının tespit edildiği anlaşılmıştır.
16/07/2014 tarih 63 sayılı Denetmen Raporundan; Davacının ikamet adresi olan “...” adresine gidildiği, ... Mah. muhtarı ...’ın yazılı ve imzalı beyanında; davacı ve eşini tanıdığını, tarafların 30 nolu sokakta 13 numaralı evde çocuklarıyla birlikte yaşadıklarını beyan ettiği, 30 nolu sokak 17 numaralı evde oturan kadının; çiftin 28 yıldır 13 numaralı evde çocuklarıyla birlikte yaşadıklarını beyan ettiği, aynı sokak 12 numaradaki dükkan sahibi ... ve ... 10 yıldır burada faaliyet gösterdiklerini , çifti tanıdıklarını, buraya geldiklerinden beri çiftin 13 numaralı evde birlikte yaşadıklarını, boşandıklarından haberlerinin olmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Tutanak tanıkları Mahkemede tanık olarak dinlendiklerinde beyanlarını değiştirmişlerdir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce ... kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "... kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Tüm bu nedenler ile ... Denetmeni tarafından tanzim edilen rapor, tanıkların denetmene verdikleri açıklayıcı, birbirleriyle tutarlı ifadeleri, Mahkemede bu ifadelerini değiştirmelerinin haklı gerekçesinin olmaması, davacının eşinin nüfus kaydındaki adres beyanının gerçeği yansıtmadığının kolluk tutanağıyla anlaşılması hususları birlikte değerlendirildiğinde 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin aksi ispat edilemediğinden, davacı ...’ın davasının reddine, ...’nun davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, davacı ...’ın davasının kabulüne, ...’nun davasının reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı (karşı davacı) Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13/07/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.