3. Hukuk Dairesi 2015/3234 E. , 2015/5061 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2013
NUMARASI : 2013/258-2013/1057
Taraflar arasındaki ziynet eşyalarının iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalının, 2007 yılında evlendiklerini, davalının, 08.07.2011 tarihinde müvekkilini evden kovduğunu, müvekkilinin kıyafetlerini dahi alamadan çocuğu ile birlikte evden ayrılmak zorunda kaldığını, tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, bir araya gelmelerinin artık mümkün olmadığını belirterek; tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, müvekkili lehine maddi ve manevi tazminat ile nafaka takdir edilmesine, davalıda kalan ziynet ve ev eşyalarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ziynet eşyalarına ilişkin talebin, boşanma dosyasından tefriki üzerine verdiği 14.06.2013 tarihli beyan dilekçesinde; 25 adet 10 gram ağırlığında altın bilezik (24.500,00 TL), üç burmalı 6 adet bilezik (17.640,00 TL), beşli ata cinsi 5 adet altın takı (17.250,00 TL), 3 adet tam cumhuriyet altını ( 2.070,00 TL), 150 adet çeyrek cumhuriyet altını (25.200,00 TL), 1 adet 40 gram altın set (3.500,00 TL), tarafların müşterek çocuğuna takılan 25 adet çeyrek altın (4.200,00 TL), 3 adet çocuk künyesi (300,00 TL), 7 adet nazarlıklı altının (350,00 TL) davalıdan aynen tahsiline, bunun mümkün olmaması halinde, bedellerinin tahsili yönünde karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, 30 adet çeyrek altın, 4 adet 22 ayar üçlü burma bilezik, 1 adet 22 ayar burma bilezik, 1 adet Goldaş marka 5 gr saf altın, 1 adet beşli cumhuriyet altını, 6 adet hediyelik bilezik ve 1 adet kelepçe bileziğin müvekkilinde olduğunu, müvekkilinin bu ziynetleri davacıya iade etmeye hazır bulunduğunu, bu ziynetler yönünden mahkemece esasa dair karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek, müvekkili aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesini, davacının talep ettiği diğer ziynet eşyaları yönünden ise, davacının iddiasını ispatlayamadığı, dinlenen davacı tanıklarının ziynetlere ilişkin her hangi bir beyanda bulunmadıkları, bu aşamadan sonra davacının yeni delil ve tanık bildirmesine de muvafakatlarının bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece; boşanma davasının yargılaması sırasında davacı tanıklarının ziynet eşyalarına yönelik beyanda bulunmadıkları, boşanma kararının tetkikinden, davacı kadının müşterek konuttan kovulmadığı, davacı kadının, davalı kocasının başka bir kadınla ilişkisi olduğu gerekçesiyle müşterek konuttan kendi isteğiyle ayrıldığı, davacının ziynet eşyalarının bir kısmını müşterek konutan ayrılırken yanına aldığı, davalının iade etmeye hazır olduğunu beyan ettiği ziynetlerin ise davalıda kaldığı kanaatine varılarak, davalının aynen iadeyi kabul ettiği 30 adet çeyrek altın, 4 adet 22 ayar üçlü burma bilezik, 1 adet 22 ayar burma bilezik, 1 adet Goldaş marka 5 gram saf altın, 1 adet 5"li cumhuriyet altını, 6 adet hediyelik bilezik ve bir adet kelepçe bileziğin davalıdan aynen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya yönelik talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, ziynet eşyalarının aynen, olmadığı takdirde bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamalıdır. Normal olan, ziynet eşyasının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların kocanın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz.
Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür.Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.Kadın, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır.
Yargılamaya egemen olan ilkeler arasında yer alan ve HMK’nın 27.maddesinde düzenlenen "Hukuki dinlenilme hakkı"; Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olup, yargılama süjelerinin, yargılamada şeklen yer almaları dışında, yargılama hakkında tam olarak bilgi sahibi olmalarını, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmalarını ve yargı organlarının bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini gerektirir. Buna göre taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler.
Hukuki dinlenilme hakkı, sadece belli bir yargılama için ya da yargılamanın belli bir aşaması için geçerli olan bir ilke değildir. Tüm yargılamalar için ve yargılamanın her aşamasında uyulması gereken bir ilkedir.
Somut olayda; davacı kadın boşanma dava dilekçesinde, boşanma ve ferilerine ilişkin istemle birlikte tüm ziynetlerinin davalıda kaldığını iddia ederek, davalıdan tahsilini talep etmiştir. Boşanma davasının yargılaması sırasında dinlenen tanıklar, yalnızca taraflar arasındaki geçimsizliğe ilişkin beyanda bulunmuşlar, ziynetlere ilişkin her hangi bir beyanda bulunmamışlardır.Mahkemece, ziynet eşyalarına ilişkin taleple ilgili yapılacak araştırmaların,
boşanma davasının yargılamasını uzatacağından bahisle, ziynet eşyalarına ilişkin talebin tefrikine karar verilmiştir. Tefrikten sonra yapılan ön inceleme duruşmasında ise, dosyaya bildirilen kanıtların toplandığı, başkaca kanıt toplanmasına yer olmadığı gerekçesiyle boşanma dosyasında toplanan delillerle yetinilmek suretiyle, hüküm tesis edilmiş, böylece, tefrik gerekçesine aykırı bir durum oluşturulmuş, hukuki dinlenilme hakkına aykırı hareket edilmiştir.
Davacı vekili temyiz dilekçesinde, ziynet eşyalarının evdeki kasada olduğunu, anahtarının da davalı da olması nedeniyle müvekkilinin ziynetlerini yanına alamadan evden ayrıldığını belirterek; hükmün bozulmasını talep etmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; taraflar arasında görülen boşanma davasının yargılama sırasında, davacının ziynetlere ilişkin talebiyle ilgili mahkemece her hangi bir araştırma yapılmadığı, bu taleple ilgili araştırmanın, boşanma davasının yargılamasını uzatacağından bahisle tefrik kararı verildiği göz önünde bulundurularak; tefrik gerekçesine uygun olacak şekilde, boşanma davasında dinlenen tanıklar duruşmaya davet edilerek, ziynetlere yönelik olarak dinlenmeleri, ziynetlerin, müşterek konuttaki kasada bulunduğuna ve kasanın anahtarının da davalıda olduğuna dair iddia üzerinde de durularak, tarafların tüm delilleri toplanıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu hukuki dinlenilme hakkına aykırı olacak şekilde eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.