21. Hukuk Dairesi 2016/3527 E. , 2017/6052 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava; davacının davalı işyerinde 15.04.1992 – 10.08.2009 tarihleri arasındaki çalışmalarının ve sigorta başlangıç tarihinin 15.04.1992 olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; davacının davalı şirkete ait iş yerinde 15.04.1992 – 30.04.2009 tarihleri arasında hizmet akdi ve sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalıştığının tespitine, bu süre içerisinde davalı Kurum"a bildirilen 12.02.2009 – 30.04.2009 tarihleri arasındaki 77 günlük çalışmanın infaz sırasında davalı Kurum"ca dışlanmasına, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; dava dilekçesi ile davacının davalı işyerinde pres bölümünde işçi olarak çalıştığı beyan edildiği halde, davalı şirket vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde davacının aşçı olarak çalıştığının ve davacı tarafından açılan işçilik alacağı dosyasındaki tanıklar tarafından da düz işçi olarak çalıştığının beyan edildiğinin bildirildiği, davacının 1934 yılında doğduğu, davalı işyerinde geçen 12.02.2009 – 30.04.2009 tarihleri arasındaki çalışmasının davalı Kurum"a bildirildiği, davacının 1982 yılından itibaren 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı almakta olduğu anlaşılmaktadır.
Bu tür hizmet tespitine yönelik davaların Kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay’ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir. Yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 79/10. maddesi ile 5510 sayılı Yasa"nın 86. maddesi olan bu tür davalarda; öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin, işveren tarafından verilip verilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu koşul oluşmuşsa işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Kanun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı, eksiksiz bir şekilde belirlenmeli, daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalıdır. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabilirse de çalışmanın konusu, niteliği başlangıç ve bitiş tarihleri hususlarında tanık sözleri değerlendirilmeli ve dinlenilen tanıkların davacı ile aynı dönemlerde çalışan işyerinde kayıtlı bordro tanıkları ya da komşu ve yakın işyerlerinde çalışan kayıtlı tanıklar olması sağlanarak çalışma olgusu hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmelidir. Bu yön Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 16.09.1999 gün 1999/21-510-527, 30.06.1999 gün 1999/21-549-555, 05.02.2003 gün 2003/21-35-64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 03.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve 2004/21-479-578 ve 01.12.2004 gün 2004/21-629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olayda; dava dilekçesi ile davacının pres işçisi olarak çalıştığı beyan edilmiştir. Ancak davacının yaşı dikkate alındığında söz konusu işte çalışması hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Öte yandan, davalı vekilince cevap dilekçesinde; işçilik alacağı dosyasında dinlenilen tanıklar tarafından davacının düz işçi olduğunun beyan edildiği bildirilmiş ve yine aynı dilekçe içerisinde davacının aşçı olarak çalıştığına dair beyanda bulunulmuştur. Tüm bu hususlar dikkate alındığında; davacının yaptığı işin kapsamı ve fiili çalışmanın varlığı tereddüte mahal bırakmayacak şekilde ortaya konulmadan sonuca gidilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davacının davalı şirkete karşı açtığı işçilik alacağı dosyasını ya da onaylı bir suretini dosya arasına almak, re"sen seçilecek başkaca bordro tanıklarını dinlemek, böylece; davacının davalı işyerinde yaptığı işin kapsamını ve çalışma süresini belirleyerek varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden