1. Hukuk Dairesi 2015/14145 E. , 2018/12583 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ..."in maliki olduğu 373 parsel sayılı taşınmazını mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalıya satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptal ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığında devraldığını, 1992-1993 yıllarında mirasbırakanın dava dışı çocukları ......"ı evlendirdiğini, geliri olmadığı için dava konusu taşınmazı sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mirasbırakan ...’in 26.11.2006 tarihinde öldüğü, geride davacı kızları ............, davalı oğlu ... ile dava dışı oğulları ..., ... ve ...’nin mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın dava konusu 373 parsel sayılı taşınmazı 06.07.1993 tarihinde satış suretiyle davalı ...’e devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, davacı tanığı olarak dinlenen ve davacılardan ...... ile ......’nin eşleri olan ...... ve ... temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla gerçekleştirildiğini, davalı tanıkları ... ve ...... dava konusu taşınmazın davalı tarafından bedeli ödenmek suretiyle devralındığını, diğer davalı tanığı mirasçı sıfatı bulunan ...... ise mirasbırakanın taşınmazı sattığını, yapılan işlemin gerçek satış olduğunu bildirmiş olup davacı tanıkları çekişmeli taşınmazda davanın kabulü halinde eşleri dolayısıyla hak sahibi olacak kişilerdir.
Bu durumda taraflarla akrabalığı bulunmayan tanıklar ile davanın kabulü halinde taşınmazda hak sahibi olacak tanık ......’nin beyanlarına göre dava konusu temlik işlemlerinin gerçek satış olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.