3. Hukuk Dairesi 2015/2590 E. , 2015/5133 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : FETHİYE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2013
NUMARASI : 2009/241-2013/596
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesi ile; davacının davalıların murisi ile sözleşme yaparak taşınmaz satın aldığını; murisin ölümü ile taşınmazın davalılara intikal ettiğini, 3.kişilere satıldığını öğrenince ferağın verilmeyeceğini anladığını; taşınmazın rayiç değeri olmaz ise, güncel değerinin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, 10.000.00.- TL nin dava tarihinden yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, cevap dilekçesi ile; davanın zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; geçersiz sözleşmeden kaynaklanan ödemenin 1989 yılında yapıldığı, zamanaşımının 1999 tarihinde dolduğu, taşınmazın zilyetliğinin devrinin de söz konusu olmadığı gerekçesi ile; davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda; davacının, geçersiz sözleşme ile 04/09/1989 tarihinde tapuya kayıtlı taşınmazı davalıların murisinden satınaldığı, bedeli olarak 20,00 TL(20.000.000 TL eski) ödediği, murisin vefatı ile taşınmazın mirasçıları olan davalılara intikal ettiği, taşınmazın imar uygulaması gördüğü,taşınmazın dava dışı kişilere 13/08/2007 tarihinde satıldığı, mahkemece yapılan keşif sırasında, davacının, dava konusu taşınmazın zilyedi olup olmadığının araştırılmadığı anlaşılmaktadır.
Davaya konu taşınmaz harici satışın yapıldığı tarihte tapuya kayıtlı bir yerdir. Tapulu taşınmazların satış ve devirleri TMK.nun 706, Borçlar Kanununun 213, Tapu Kanununun 26, Noterlik Kanununun 60/3 ve 89.maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuki sonuç doğurmazlar.
07.06.1939 tarih 1936/31 Esas ve 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadları Birleştirme Kararında; “Taşınmazın haricen satışına ve satış vaadine ilişkin muameleler kanunen geçerli bulunmamış ise de, satıcının bu işte görevli memur önünde ferağın icrasını ve aksi takdirde almış olduğu bedelin geri verileceğini taahhüt etmiş ve alıcıyla aralarında kararlaştırılmış bulunan bedeli bu şartla satıcıya vereceğini üstlenmiş ise; bu gibi uyuşmazlıklar Borçlar Kanununun 125.maddesine göre on yıllık zamanaşımına bağlıdır. Zamanaşımı süresinin başlangıcı, ferağdan dönme ve vazgeçme tarihidir” denilmektedir. Şu halde, satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı takdirde aldığı satış bedelini geri vermeye mecburdur. Bu nedenle alıcı, satıcının ferağ vermesini bekler. Ferağ verme yönündeki ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı isteme hakkı doğar. İşte satış parasının geri verilmesi davalarında zamanaşımının başlangıcı bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının imkan dahilinden çıktığı ya da tapuda devir yapma olanağının ortadan kalktığı tarih olmaktadır. Somut olayda, davaya konu taşınmazın, dava dışı kişilere resmi satışı 13/08/2007 tarihinde yapıldığından; ferağ bu tarihte imkansız hale gelir ve bedelin iadesine yönelik dava zamanaşımı da bu tarihte başlar. Davanın açıldığı tarih itibari ile 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığı gibi, davacının taşınmazdaki zilyedliği devam ediyor ise, zamanaşımının işlemeye başlaması da mümkün değildir. Kaldı ki, taşınmazda davacının zilyetliği devam ediyor ise davalının zamanaşımı iddiasının dinlenmesi mümkün değildir. Zira, zamanaşımının başlayacağı tarih davacının elinden taşınmazın çıktığı tarihtir. Mahkemenin, davanın zamanaşımından reddine ilişkin gerekçesi anılan nedenle isabetli bulunmamıştır.
Bu durumda, mahkemece; davalıların zamanaşımı def"i reddedilerek, tarafların delilleri toplanarak, varılacak sonuca göre esastan bir karar verilmesi gerekirken; anılan ilkeler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir .
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.