2. Hukuk Dairesi 2014/9618 E. , 2015/806 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm her iki dava yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 03.02.2015 günü temyiz eden davalı-karşı davacı ... ile vekili Av. ... geldi. Karşı taraf davacı-karşı davalı ... ile vekili gelmediler. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda davalı- karşı davacı kadın tamamen kusurlu kabul edilerek, kocanın boşanma davasının kabulüne, kadının karşı davasının reddine karar verilmiş ise de, yapılan soruşturma ve toplanan delillerden; mahkemece davalı-karşı davacı kadına atfedilen kusurlar yanında, ortak konuta dönmek isteyen eşine müşterek hanenin anahtarlarını vermeyip, "Ben onu bu eve sokmayacağım” diyen davacı-karşı davalı (koca)"nın da kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında davalı-karşı davacı (kadın)"da dava açmakta haklı olup, kadının davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekirken, bu yön nazara alınmadan davasının reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple davalı-karşı davacı (kadın)"ın reddedilen boşanma davası yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre kocanın yeniden hüküm kurulması gerekli hale gelen boşanma davası ile fer’ilerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, duruşma için taktir olunan 1.100,00 TL. vekalet ücretinin ... alınıp ... verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.03.02.2015 (Salı)
Mahkemece, davalı-davacı (kadın)’ın, davacı eşine “orospu çocuğu, ben sana göstereceğim, seni pişman edeceğim, sen ne biçim erkeksin, Allah belanı versin, korkak, geri zekalı, siktir git” şeklinde tehdit ve hakaret içerikli sözler söylediği, ayrıca cep telefonuna “Allah belanı versin, korkak” şeklinde mesajlar gönderdiği kabul edilerek, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı-davacı tam kusurlu kabul edilerek davacının davasının kabulüne, tarafların boşanmasına, davacının kusuru mevcut olmadığından, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Sayın çoğunluk tarafından “mahkemece, davalı-karşı davacı (kadın)"a atfedilen kusurlar yanında, ortak konuta dönmek isteyen eşine müşterek hanenin anahtarını vermeyip “ben onu eve sokmayacağım” diyen davacı-karşı davalı (koca)"nın da kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Davalı-karşı davacı (kadın)"ın davasının da kabulü ile boşanmaya karar verilmesi gerekirken, "kadının davasının reddine karar verilmesi doğru olmamıştır” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Gerek mahkemenin, gerekse sayın çoğunluğun kabulünde olduğu üzere, davalı-karşı davacı (kadın), kocasına çok ağır tehdit, hakaret ve küfür de bulunmuştur. Ayrıca telefonuna mesaj göndermek suretiyle de hakaretini sürdürmüştür. Davalı (kadın), evden kovulmamış, birlik görevlerini yerine getirmemek için müşterek konutu da kendisi terk etmiştir. Davalı (kadın), kocasına gönderdiği 06.10.2012 tarihli mesajda “ben hatalarım için çok pişmanım, affet beni, sana kendimi affettirmek için ne yapmam lazımsa yapacağım, söz veriyorum” demiş, 04.10.2012 tarihli mesajda “seni seviyorum” ifadesini kullanmış, 02.10.2012 tarihli mesajında da “öfkeyle yazdığım mesajlar ve sözlerim için özür dilerim” demek suretiyle davacının varsa kusurlu davranışlarını affetmiş, en azından hoşgörü ile karşılamıştır. Kendisine ağza alınmayacak küfürler eden, tehdit ve hakarette bulunan, kendi isteğiyle ortak konutu terk eden eşi, eve almadığı gerekçesiyle davacı kocayı kusurlu kabul etmek doğru olmadığı gibi, bir kusur var ise dahi davalı tarafından affedilmiştir. Bu nedenle, davalı-karşı davacı (kadın)’ın davasının reddi doğru olduğundan, mahkeme kararının onanması gerektiğini düşünüyor ve bu nedenle sayın çoğunluğun bozma yönündeki düşüncesine katılamıyorum.