20. Hukuk Dairesi 2016/12621 E. , 2018/5590 K.
"İçtihat Metni"........
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin.......nolu parsellerde kayıtlı taşınmazı 1961 yılında satın aldığını, tapuda hiçbir sınırlayıcı kaydın bulunmadığını, müvekkilinin aralıksız olarak ve halen kullandığı bu yere orman şerhi konulduğunu, müvekkilinin güven duyduğu tapu kaydının kesinleşmiş orman tahdidi sınırları içerisinde kalması nedeniyle maddi olarak ciddi bir zarara uğradığını belirterek orman şerhinin kaldırılmasını, olmadığı takdirde tapulu taşınmazın orman olarak sınırlandırılması nedeniyle taşınmazın rayiç bedelinin tespit edilerek 10.000.-TL"nin faiziyle tahsiline karar karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 09/02/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile talep miktarını toplamda 67.254,20.-TL"ye artırmış, şerh tarihinden işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş ve ıslah harcını da yatırmış, 28/04/2016 tarihinde harcını yatırdığı 2. ıslah dilekçesi ile de talebini 49.121,00.-TL"de daha yükselterek toplamda 116.375.87.-TL talep etmiştir.
Birleştirilen 2015/425 E . sayılı dosyada; davacı ... Yönetimi ..."a karşı açtığı dava ile .......bulunan 48 parsel sayılı taşınmazın kesinleşen orman sınırları içerisinde kaldığını belirterek, tapu kaydının iptali ile müdahalenin önlenmesi, taşınmazın orman vasfıyla tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın Orman İdaresi yönünden husumet yokluğundan reddine, davalı Hazine yönünden kabulü ile, 116.375,87.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, birleşen dosya yönünden davanın kabulü ile, .........parsel sayılı taşınmazın 10/02/2016 tarihli fen bilirkişi ek raporu ekindeki krokide (A) harfi ile gösterilen 948,47 m2"lik kısmının tapusunun iptali ile bu kısmın davalı Hazine adına orman vasfı ile tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl dava; taşınmazın tapu kaydında bulunan orman şerhinin kaldırılması, olmadığı takdirde TMK’nın 1007. maddesinden kaynaklanan tazminat istemine, birleştirilen dava ise kesinleşen orman kadastrosuna dayalı tapu iptal istemine ilişkindir.
.......
Dosya kapsamından dava konusu 48 parsel sayılı taşınmazın 1961 yılında yapılan tapulama çalışmasında 4240 m2 yüzölçümü ve ev ve bıçakhane niteliğiyle davacı adına tespit ve tescil edildiği, taşınmazın tapu kaydına 1991 yılında kesinleşen orman tahdidi içinde bulunduğu gerekçesiyle "satılamaz şerhi konulduğu"davacı tarafça iş bu davanın 22/10/2014 tarihinde Hazine ve Orman Yönetimine karşı açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından Devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir.
Zararın meydana geldiği tarihe göre de tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Değerlendirme tarihi itibariyle taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar belediye başkanlığından ve su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın değerlendirme tarihinde (tapu iptali ve tescil davalarının kesinleştiği tarihte) arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ..... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise ......resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait ....... tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan metrekare değerleri ilgili Belediye
.....
Başkanlığı ......istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun da denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri, tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihe göre hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerlendirme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazların zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararlarının saptanması gerekmektedir.
Somut olaya gelince; ormanlar özel mülkiyete konu olamayacak ise de tapu kütüğünün 1961 yılında tapulama çalışması sırasında davacı gerçek kişi adına oluşturulduğundan TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararlarının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, dava açıldığı tarihte henüz tapusu iptal edilmediğinden dava tarihinde oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Dolayısıyla dava tarihi itibari ile taşınmazın arsa ya da arazi olduğunun ve taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değeri belirlenmelidir.
Ne var ki; mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen inşaat ve ziraat bilirkişiler raporda taşınmazın değerlendirme tarihi olan 22/10/2014 tarihi itibari ile arsa ya da arazi vasfında olup olmadığını belirtmeden serbest piyasa rayicine göre m² değerlerini belirtmişlerdir.
Bu durumda, mahkemece yukarıda açıklandığı şekilde davaya konu taşınmazların niteliğinin ve değerinin yöntemine uygun tespit edildiği söylenemez.
Hal böyle olunca; değerlendirme tarihinde yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı çerçevesinde taşınmazın arsa vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihteki gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Ayrıca ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Hukuk Muhakemeleri Kanununun 176. ve devam eden maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. 176. maddede, davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği düzenlenmiştir.
04.02.1948 tarih ve 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca da soruşturma ve yargılama bitinceye kadar bir defaya mahsus olmak üzere ıslah yapılabilir. Aynı davada bir kez ıslah yoluna başvurulabilir, ikinci ıslah dilekçesi verilemeyeceğinden koşullarının varlığı halinde ancak ek dava açılabilir.
......
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında aynı davada birden fazla ıslah dilekçesi verilemeyeceği halde ikinci ıslah dilekçesine değer verilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca, ilk ıslah dilekçesindeki istekle bağlı kalınarak hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 13/09/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.