3. Hukuk Dairesi 2014/10477 E. , 2015/5394 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KARABÜK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/03/2014
NUMARASI : 2013/252-2014/181
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; davalı tarafından kullanılan ve 2010 yılı Mayıs ve 2013 yılı Ekim ayları arası tahakkuk eden toplam 164.709,91 TL atık su bedelinin davalı tarafından ödenmediğini, bu bedelin Belediye Kanunu ve ilgili diğer kanunlar gereği tüm su aboneliklerinden Belediye Meclis kararı ile belirlenen su tarifesine göre hesaplandığını ileri sürerek, davalı tarafın müvekkili idareye olan borcunun tespiti ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 25.02.2014 havale tarihli dilekçesinde, davanın hesaba yönelik tarihini 2008 yılı Ocak ayı ile 2010 yılı Mayıs ayı sonu itibariyle 54.336,90 TL olarak ıslah ettiklerini belirtmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; davacı tarafça müvekkiline bugüne kadar kullanılmış su bedelinin tahakkuk ve tahsiline ilişkin olarak hiçbir fatura ve ödeme talimatı gönderilmediğini, alacak iddiasının hukuki dayanağının belirsiz olduğu gibi temmerrüt olgusuda bulunmadığından faiz talep edilmesinin mümkün olmadığını, alacak iddiasının herhangi bir sözleşmeye dayanmadığını ve haksız fiil hükümleri de uygulanamayacağından sebepsiz zenginleşme hükümlerince talep edilebileceğini, BK."nun 82/1. maddesi uyarınca zamanaşımı def"inde bulunduklarını, davacının iddiasını ispatlayabildiği takdirde en fazla dava tarihinden geriye doğru iki yıllık bir bedeli isteme hak ve imkanına sahip olacağını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; davalı şirketin aboneliğinin bulunmaması nedeniyle davacının talebinin sözleşmeye aykırılık kapsamında değerlendirilerek B.K."nun 125. maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi tutulamayacağı, olayın sebepsiz zenginleşme hükümlerine tabi olduğu ve 818 sayılı BK."nun 66. maddesi uyarınca 1 yıllık, 6098 sayılı TBK"nun 82. maddesi uyarınca 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, dava tarihi gözönünde bulundurulduğunda eski kanun dönemine tabi olana atık su bedeli talepleri bakımından 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu, bu nedenle 01.07.2012 tarihi öncesine ilişkin atık su bedeli talebinin zamanaşımı defi nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, bu tarih sonrasına ilişkin ise bilirkişi raporunda belirlenen atık su bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne ve 24.001,95 TL atık su bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, davacı ile aboneliği bulunmayan davalı tarafça ödenmeyen atık su bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Tekel niteliğinde bir hizmette bulunan davacı kurumun fiili veya yasal bir engel bulunmayan hâllerde, atıksu hizmetinden yararlanmak isteyen kişilerle sözleşme yapmak mecburiyeti vardır. Sözleşmenin kurulmasıyla davacı kurum, karşı taraf abonenin hizmetine atıksu hizmetini sağlamakla yükümlü olup, anılan hizmetten yararlanan kişinin de hizmetin bedelini ödemesi gerekir. Sonuç itibarıyla sözleşmesiz ve kaçak olarak atıksu hizmetinden yararlanan davalının yasal mevzuat uyarınca anılan atıksu bedelini ödemesi gerektiği her türlü kuşkudan uzaktır.
Davacı kurum, sözleşme yapmak ve böylece karşı edim borçlanmak şartıyla kamuya hizmet sunmuş bulunmaktadır. Davalı taraf ise, sözü edilen bu hizmetten (atık su aboneliği) sözleşme vasıtasıyla yararlanacağı yerde böyle bir sözleşme yapmaksızın (ve belkide bunu istemeksizin) karşılıksız olarak davacı idarenin kanalisazyon hizmetinden yararlanmış bulunmaktadır. O hâlde, taraflar arasında dürüstlük ilkesine uygun olarak “sözleşme benzeri” bir borç ilişkisinin kurulduğu kabul edilmelidir. Bu sonuç için sunulan edimden davalının sadece yararlanmış olması gerekli ve yeterlidir. Sözleşme benzeri bir ilişkinin kurulduğu kabul edildiğinde zamanaşımı süresinin de bir yıl değil 10 yıl olması gerekir. Aksine bir yaklaşım, dürüst ve ilkeli davranarak, sözleşme yaparak normal tüketime ilişkin tarifeye göre ödeme yapan kişilerin aleyhine, kaçak atık su kullananların lehine bir sonuca yol açılarak, kaçak kullananlar korunmuş ve kaçak atık su kullanımı teşvik edilmiş olur ki, bu da hukuken kabul edilebilecek bir ilke değildir. Bunun aksini kabul, tipik bir hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Böylesi bir duruma ise hukuk düzeninin izin vermeyeceği aşikârdır. (4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 2), (Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun; 2000/3-1803 Esas-2000/1813 Karar, 2002/3-100 Esas-2002/68 Karar, 2009/13-461 Esas-2009/495 Karar, 2011/7-690 Esas, 2011/617 Karar, 2012/3-1927 Esas, 2013/1406 Karar, 3. Hukuk Dairesinin; 2000/2965 Esas, 2000/3341 Karar, 2000/6057 Esas, 2000/6244 Karar, 2010/8157 Esas, 2010/10301 Karar sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.)
Hal böyle olunca; taraflar arasında sözleşme benzeri bir ilişkinin kurulduğu gözönüne alındığında, B.K.’nun 125.maddesine göre zamanaşımı süresi 10 yıldır. Dava tarihi itibarı ile bu süre dolmadığına göre, mahkemece işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı şekilde 01.07.2012 tarihi öncesine ilişkin atık su bedelinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Bozma nedenine göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.