3. Hukuk Dairesi 2014/20422 E. , 2015/5416 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BALIKESİR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/03/2012
NUMARASI : 2010/416-2012/78
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davcı vekili dava dilekçesinde; davalı elektrik dağıtım şirketi tarafından işletmelerine, “iletim şalt sahalarının dağıtım şirketinin kullanımındaki OG baralarına özel hattı ile bağlı tek bir tüzel kişi durumundaki kullanıcılar” için belirlenen “tek terimli” tarifenin sanayî için olanının uygulanması yerine, “diğer tüm dağıtım sistemi kullanıcıları” için belirlenen tarifenin uygulanması nedeniyle fazladan 101.135,54 TL tahsilat yapıldığını, söz konusu hatalı uygulama nedeniyle bedelin iade edilmesi gerektiğini, haklarının daha fazla ihlâl edilmemesi noktasında; bundan sonraki elektrik tüketimlerinde hatalı olan “diğer tüm dağıtım sistemi kullanıcıları” için belirlenen tarifenin değiştirilerek, “iletim şalt sahalarının dağıtım şirketinin kullanımındaki OG baralarına özel hattı ile bağlı tek bir tüzel kişi durumundaki kullanıcılar” için belirlenen “tek terimli” tarifenin sanayî için olanının uygulanmasının gerektiğini, fazladan tahsil edilen 101.135,54 TL bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; dağıtım hattının davacı tarafından inşa edildiğini ancak hattın “işletme, bakım ve onarım” giderlerine karşılık olarak kendilerine devredildiğini, enerji tesis sözleşmesinin ilgili maddeleri gereğince hattın mülkiyetinin davacıya ait olmayıp kendilerine ait olduğunu, davacıya uygulamış olan tarifenin hukuka uygun olduğunu, abonelere uygulanacak olan tarifelerin 20 Dağıtım Şirketi İçin Hazırlanan Tarife Uygulamalarına ilişkin Usul ve Esaslara göre belirlendiğini, davacı yana uygulanan tarifenin, Tarife Uygulamalarına İlişkin Usul ve Esaslara uygun olarak belirlendiğini, davacının elektrik enerjisi aldığı hattın davacıya ait olmayıp, müvekkili şirkete ait bir hat olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davacı OSB’nin elektrik ihtiyacının karşılanması amacıyla taraflar arasında 05/10/2001 tarihinde sözleşme akdedildiğini, fiderlerin mülkiyetinin TEAŞ"a ait olacağını, geçici kabulden sonra mülkiyeti ve işletmesinin işletme ve bakım onarım giderlerine karşılık tesis bedeli talep edilmeden doğrudan TEDAŞ"a devredilerek ulusal elektrik sistemine dahil edileceği hükmünü içerdiğini, 05/07/2006 tarihinde Enerji Tesis Sözleşmesine konu tesislerin tamamlanarak geçici kabulünün yapıldığı, taraflar arasında 02/08/2006 tarihinde Dağıtım Sistemine Bağlantı Anlaşması ile Perakende Satış Sözleşmesi akdedildiği, alınan 26/12/2011 tarihli bilirkişi raporunda; davacının, “iletim şalt sahalarının dağıtım şirketinin kullanımındaki OG haralarına özel hattı ile bağlı tek bir tüzel kişi durumundaki kullanıcılar” için uygulanan tarifenin uygulanmasını talep etmiş olması ve bu tarife ile uygulanan tarife arasındaki oluşan bedeli talep etmiş olmasına, ayrıca ölçümün fiderden yapılması hâlinde uygulanacak iletim şalt sahalarının dağıtım şirketinin kullanımındaki OG haralarına dağıtım şirketi hattı ile bağlı tek bir tüzel kişi durumundaki kullanıcılar tarifesinin uygulanan “Diğer Sistem Kullanıcıları” tarifesinin üzerinde bulunmasına bağlı olarak, tarife uygulanması talebinin yerinde olmadığı, davalıdan herhangi bir alacağının bulunmadığının bildirildiği, bu durum karşısında davacının davalı şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 266. maddesine göre (HUMK 275.); “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.”
Aynı yasanın 281. maddesinde ise (HUMK 283.); “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. Mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceği gibi, tayin edeceği duruşmada, sözlü olarak açıklamalarda bulunmasını da kendiliğinden isteyebilir. Mahkeme, gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabilir.”
HMK 282. maddede ise (HUMK 286.); “Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.”
Hükümleri vazedilmiştir.
Buna göre; mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınması gerekir.
Hâkim kendisinin sahip olmadığı özel ve teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişiye başvurur. Bilirkişinin oy ve görüşü hâkimi bağlamaz ise de itiraz edilmeyen hususlar nazara alınarak hüküm buna göre verilir. Teknik olan ve çözümü özel bilgiyi gerektiren hâllerde, hâkimin bilirkişinin yerine geçerek kişisel düşünce ve müşahedelerine dayanarak hüküm vermesi mümkün değildir. (HGK"nun 02/04/1986 tarih, 1986/4-847 Esas, 1986/338 Karar sayılı ilâmında da aynı ilkeler benimsenmiştir. )
1086 sayılı HUMK’nun 286. ve 6100 sayılı HMK’nun 282. maddesinde belirtilen bilirkişinin rey ve mütalâasının hâkimi bağlamayacağı hükmü, hâkimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği, bilirkişi raporunu yeter derecede kanâat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor alabileceği veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği şeklinde anlaşılmalıdır.
Somut olayda; mahkemece itibar edilen 17/01/2012 tarihli rapor; bilimsel verilere yönetmeliğe, EPDK Kurul kararlarına ve tebliğlerine uygun olmadığı gibi, taraf ve Yargıtay denetiminede açık değildir. Ayrıca; raporun “inceleme ve değerlendirme” bölümünde de müphem ve dosya içeriği ile uyuşmayan tespitlere yer verilerek sonuç ve kanâat bildirilmiştir. Şöyleki; raporun inceleme ve değerlendirme bölümünün 7.paragrafında; “taraflar arasında akdedilen 05/11/2011 tarihli Enerji Tesis Sözleşmesi de bu nitelikte bir sözleşme olup, sözleşme gereği hattın mülkiyeti ve işletilmesi ilgili elektrik dağıtım şirketine ait bulunmaktadır. Diğer taraftan taraflar arasında akdedilen 02/08/2006 tarihli Dağıtım Sistemi Bağlantı Anlaşması ve Perakende Satış Sözleşmesi de taraflar arasında akdedilen Tesis Sözleşmesinin hükümlerinin geçersiz olacağına dair bir hükümde yer almamaktadır. Bu çerçevede davaya konu davacıya enerji sağlayan Gönen T.M’ndeki fiderden itibaren tüm şebekenin mülkiyeti ile işletiminin davalı elektrik şirketine ait olduğu belirgindir.” 10. paragrafında; “taraflar arasında akdedilen Tesis Sözleşmesine göre söz konusu hattın Gönen T.M’de donatılan bir fiderden alındığı bilinmekle birlikte davacının kullandığı enerjinin hangi noktadan ölçüldüğü dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Sözkonusu tesislerin akdedilen sözleşmeye göre davalı şirkete ait olduğunun belirgin olması nedeniyle, davacının “iletim şalt sahalarının dağıtım şirketinin” kullanımındaki OG baralarına özel hattı ile bağlı tek bir tüzel kişi durumundaki kullanıcılara” uygulanan tarifenin uygulanması olanaksızdır. Değerlendirilmesinde bulunulduğu, ayrıca raporun sonuç ve kanâat bölümünde de; “tüm OG-AG şebekesinin, davacı tarafından yapılmış olmasına rağmen, işletme, bakım ve onarım giderlerine karşılık devredilmek suretiyle davalı elektrik şirketine ait olduğu ve sözkonusu Enerji Nakil Hattının dağıtım sisteminin bir parçası olduğu” değerlendirilmesinde bulunulmuştur.
O hâlde; mahkemece, yapılacak iş, dosyanın yeniden konusunda uzman üçlü (elektrik) bilirkişiye tevdii ile; bilirkişi raporundaki çelişki ve belirsizliklerde giderilmek suretiyle, uyuşmazlık tarihindeki Yönetmelik hükümleri, EPDK Kurul kararları ve tebliğleri uygulanmak suretiyle, somut ve bilimsel verilere dayalı, taraf ve Yargıtay denetimine açık şekilde yeniden rapor alınmasının sağlanmasından sonra varılacak sonuca göre bir hüküm kurmak olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02/04/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.