22. Hukuk Dairesi 2017/46270 E. , 2018/6070 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : . Hukuk Dairesi
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; işverence yapılan feshin geçerli bir nedeni bulunmadığını bu nedenlerle feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının kendi istemi üzerine iş sözleşmesinin son bulduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının 07/01/1999 tarihinde davalı işyerinde çalışmaya başladığı, son olarak Anafartalar şubesinde KOBİ bankacılığı satış yönetmeni olarak çalıştığı, 31/03/2017 tarihinde işveren tarafından İş Kanunu 18. ve devamı maddeleri gereğince iş sözleşmesinin feshedildiği, ancak davacıya kıdem ve ihbar tazminatının ödenebilmesi için istifa dilekçesi verdirildiği, davacının söz konusu dilekçeyi fesih iradesiyle değil, kıdem ve ihbar tazminatını almak için verdiği, davalı işverenin, davacının iş sözleşmesini işyerinin ve işin gereklerinden kaynaklanan geçerli sebeplerle feshettiğini usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı gibi feshe son çare olarak başvurduğunuda ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı davalı istinaf yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiye davalının istinaf başvurusunun HMK.nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Temyiz:
Bölge Adliye Mahkemesi kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasındaki iş ilişkisinin nasıl sona erdiği hususu temel uyuşmazlığı oluşturmaktadır.
Somut olayda, davacı 20/03/2017 tarihli dilekçe ile özetle; görevinden özel nedenlerden dolayı kıdem ve ihbar tazminatını almak suretiyle 31/03/2017 tarihi itibariyle ayrılmak istediğini belirtmiştir.
Davacı dava dilekçesinde, terfi beklerken iş sözleşmesine son verildiğini ve tazminat ödemesi yapılabilmesi için kendi isteği ile ayrılma talebinde bulunması gerektiğinin iletildiğini tazminatlarını alabilmek için davalı tarafından söylendiği şekilde dilekçe yazdığını, ikale sayılabilmesi için makul yarar sağlanması gerektiğini, bu kritere uygun davranılmadığından iradesinin fesada uğradığını öne sürmüştür.
Bu noktada tartışılması gereken husus davacının serbest iradesi ile verdiği dilekçe ile geçerli bir ikale sözleşmesinin kurulmuş olup olmadığı, gerçekte bir işveren feshinin bulunup bulunmadığıdır.
Baskı ile kendisinden dilekçe alındığını iddia eden davacı bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Davacı taraf tanık dinletmemiştir. Dosya kapsamında da davacının baskı ile dilekçe verdiğine dair delil bulunmamaktadır.Şu halde, davacı baskı ile kendisinden dilekçe alındığını, gerçekte anlaşmak suretiyle iş sözleşmesini sona erdirme iradesine sahip olmadığını yöntemince ispatlayamamıştır.
Tarafların bozma sözleşmesinde ihbar ve kıdem tazminatı gibi hakları kararlaştırmaları mümkün olup işverence işten çıkış nedeninin ""kod 4: işveren haklı bir neden olmadan fesih "" olarak bildirilmesi, davacının daha sonra başka bir işte çalışmaması tek başına iş sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini ya da ikale teklifinin işverenden geldiğini kabule yeterli değildir.
Yüksekokul mezunu olan davacı, verdiği dilekçenin anlam ve içeriğini bilebilecek durumdadır. Davacının istifa etmesi halinde kıdem ve ihbar tazminatı alamayacağı dikkate alındığında, kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi suretiyle iş sözleşmesinin son bulmasını istemekte makul yararının da bulunduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle, davacının istemi üzerine tarafların karşılıklı anlaşması ile iş sözleşmesinin son bulduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabul edilmesi hatalı bulunmuştur.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesi hükmü ile İlk Derece Mahkemesi hükmünün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1-Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi"nin .... esas .... karar sayılı ve Ankara 10. İş Mahkemesi"nin .... esas .... karar sayılı kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli olan 35,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 129,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 2.180,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, karardan bir örneğin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avanslarından varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili tarafa iadesine,
8- Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde davalıya iadesine, 08/03/2018 gününde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.