1. Hukuk Dairesi 2015/14817 E. , 2018/12831 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen ...... iptali, tescil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleştirilen davaların kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davacılar ve davalı ... tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı ...... iptali ve tescil davasıdır.
Asıl ve birleştirilen davada davacılar, miras yolu ile malik oldukları 282 ada 1, 2, 5, 192 ada 1, 5 ve 6, 268 ada 7, 8200 ada 2, 260 ada 9 ve 367 parsel sayılı taşınmazların ifraz, tevhit, taksim ve intikali için bilgisizlik ve yaşlılıklarından faydalanılarak hile ile vekaletname alındığını, davalı ...’ın vekaletnameyi kullanarak taşınmazları davalı kardeşi ......’a devrettiğini, taşınmazlar üzerinde ifraz ve tevhit işlemleri uygulayarak kat irtifakı kurulduğunu, satış bedelinin düşük olduğunu ve taraflar arasındaki akrabalık ilişkisi nedeniyle işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı ... adına olan ...... kayıtlarının iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, ...... işlemleri ile ilgilendiklerini, dava konusu taşınmazlarda paydaş olduklarını, davacılar ile davacıların birden fazla dağınık ve küçük paylar ile paydaş oldukları taşınmazları birleştirmek için iş sözleşmesi yaptıklarını, satış işleminin ise davacıların bilgisi ve isteği dahilinde yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davanın kısmen kabulü ile 367 parsel sayılı taşınmazda davalı ...’un payına isabet eden 134,80 m2’lik kısmın ......sunun iptali ile davacılar adına eşit olarak ......ya tesciline, 282 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 4,70 m2’lik kısmın değeri olan 3.525,00 TL’nin davalı ...’dan alınarak davacılara eşit olarak verilmesine, diğer davalılar ve diğer taşınmazlar yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar ile davalı ...’un bir araya gelerek, iş sözleşmesi başlıklı belgeyi imzaladıkları, buna göre; davacılar adına paylı olarak kayıtlı 282 ada 1, 2 ve 5, 268 ada 7, 8200 ada 2, 260 ada 9 ve 367 parsel sayılı taşınmazları kapsayacak şekilde yapılacak tevhit, taksim ve ifraz işlemleri neticesinde davacıların bir veya iki parça taşınmazda müstakil malik olacağı, davalı ...’a bu yöndeki işlemleri takip etmek üzere vekaletname verileceği, davalı ... da hizmeti karşılığında davacıların paydaş olduğu taşınmazlardan geriye kalan arsa paylarını alacağı yönünde anlaşmaya vardıkları, bu yönde davacılar tarafından ......... 8. Noterliğinde düzenlenen 24/03/2008 tarih 9598 yevmiye numaralı vekaletname ile 282 ada 1, 2, 5, 268 ada 7, 8200 ada 2, 260 ada 9 ve 367 parsel sayılı taşınmazlar yönünden satış,............işlemlerini yapmak üzere davalıların vekil tayin edildiği, iş sözleşmesi doğrultusunda 268 ada 7 parsel sayılı taşınmazda davacılara ait 128/2560’ar payın; 8200 ada 2 parsel sayılı taşınmazda 240/480’er payın; 260 ada 9 parsel sayılı taşınmazda 92/4128’er payın; 192 ada 1, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlarda 48/512’şer payın vekaleten davalı ...’a 16/05/2008 tarihli trampa ile devredildiği, 367 parsel sayılı taşınmazdaki 48/512’şer payın ise 18/05/2011 tarihli satış işlemi ile davalı ...’a temlik edildiği, taşınmazların daha sonra çeşitli işlemlere tabi tutulduğu, neticeten 282 ada 7 parsel sayılı taşınmazda davacıların 1/2’şer oranda paydaş oldukları, davacı ...’nin burdaki payını 21/04/2011 tarihinde üçüncü kişiye devrettiği, ......... 4. Noterliğinin 02/11/2011 tarih 27226 yevmiye numaralı azilnamesi ile davacı ...’nin davalıları azlettiği, ......... 8. Noterliğinin 15/11/2011 tarih ...... yevmiye numaralı azilnamesi ile de davacı ...’nin davalıları azlettiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; taraflar arasında imzalanan tarihsiz iş sözleşmesi başlıklı belge doğrultusunda yapılan işlemler sonucunda davacılar, 282 ada 7 parsel sayılı taşınmazda 1/2’şer oranda paydaş kılınmıştır. Ancak davacıların, davalılara verdiği düzenleme şekilde vekaletnamede dava konusu diğer tüm taşınmazlar yer aldığı halde 192 ada 1, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların yer almadığı, diğer yandan 367 parsel sayılı taşınmaz trampa harici tutularak yine vekil tarafından satış suretiyle davalı ...’a temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bir başka husus da; davacıların isteminin ...... iptali ve tescile ilişkin olduğu, tazminat isteklerinin olmadığıdır.
Ne var ki; mahkemece bu hususlar üzerinde durulmamıştır.
Hal böyle olunca; 192 ada ada 1, 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlar bakımından vekillere vekalet verilmemesine rağmen taşınmazların vekaleten trampa ile temlik edildiği göz önünde bulundurularak, bu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi; 367 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı yönünde araştırma ve inceleme yapılması, diğer taşınmazlar yönünden taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesi uyarınca işlemlerin gerçekleştiği, davacıların da bedel istekleri olmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru değildir.
Tarafların, bu yönlere değinen ve yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.