1. Hukuk Dairesi 2020/1653 E. , 2021/2741 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ.: ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ . HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ.: TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS
Taraflar arasındaki görülen tapu iptali-tescil ve tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın istinaf edilmesi üzerine,.Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesince davacının istinaf isteminin HMK"nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
.KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakan annesi ...’ın 2005 yılından sonra davalı kızının yanında kalmaya başlağını, bu dönemde mirasbırakanın ameliyat olması gerektiğini, yeşil kart çıkarılabilmesi için adına kayıtlı taşınmazların davalıya devrinin gerektiği belirtilerek mirasbırakandan vekaletname alındığını ve anılan vekaletnameyle mirasbırakana ait 325 ve 463 parsel sayılı taşınmazların ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devredildiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir. Davalı, taşınmazların mirasbırakan tarafından bizzat ölünceye kadar bakma akdi ile kendisine devredildiğini, 2002 yılından ölümüne dek mirasbırakana baktığını, tedavi giderleri dahil tüm ihtiyaçlarını karşıladığını, mirasbırakanan minnet duygusu ve bakımını sağlamak amacıyla taşınmazları devrettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
. Mahkemece mirasbırakanın gerçek irade ve amacının mal kaçırmak olmayıp, bakımını sağlamak olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine . Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 463 ve 325 parsel sayılı taşınmazları 28.01.2008 tarihinde davalı kızı .’ye ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiği, 1931 doğumlu mirasbırakanın 25.10.2016 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı kızı . ile davalı kızı . ve dava dışı oğlu .’ın kaldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanununun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince, mirasbırakanın maliki olduğu 2 parça taşınmazını ölünceye kadar bakma akdi ile davalı kızına devrettiği, geride başka taşınmazı kalmadığı, mirasbırakanın bakım ihtiyacını taşınmazlarından bir tanesini vererek karşılaması mümkün iken her iki taşınmazını temlik ettiği, mirasbırakanın amacı kendisine baktırmak olsaydı malvarlığının tamamını vermek yerine daha azı ile yetinebileceğinden ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile makul karşılanabilecek sınırın aşıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; yukarıda belirlenen olgular değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın yapmış olduğu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir. Hâl böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile reddine karar verilmesi doğru değildir.Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin . Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24/05/2021 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
.KARŞI OY-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, karar yerinde gösterilen gerekçeye, özellikle temlikin mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiasının TMK"nın 6. maddesi ile HMK"nın 190. maddesi gereğince ispatlanamadığı, hasta ve yaşlı olan mirasbırakanın kendisine baktırmak amacıyla sözleşme yaptığı ve hükmün onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki kararına katılmıyoruz.