8. Hukuk Dairesi 2013/21671 E. , 2015/11775 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Mal rejiminden kaynaklanan alacak
Davacı-birleşen dosya davalısı ... ile davalı-birleşen dosya davacısı.... aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair İzmir 1. Aile Mahkemesi"nden verilen 28.03.2012 gün ve 313/287 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı-birleşen dosya davalı vekili ile davalı-birleşen dosya davacı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı-birleşen davalı ... vekili; boşanma davası ile birlikte açılan ve sonrasında tefrik edilen davada, evlilik birliği içerisinde kurulan davalı eşin hissedarı ve temsilcisi olduğu ...Kargo Ltd. Şti. ve yine evlilik birliği içerisinde edinilen ... plakalı araç nedeniyle dava konusu aracın davacı adına tesciline, aksi takdirde davacı tarafından ödenen 13.000,00 TL"nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline ve TMK hükümlerine göre şirket hisselerinin edinilmiş mal olarak kabulü ile yarısının davacı adına tesciline karar verilmesini istemiş, 10.03.2008 havale tarihli dilekçe ile şirket hisseleri yönünden harca esas değer olarak fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 10.000,00 TL bildirmiş, birleşen davada davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı-birleşen davacı .. vekili; asıl davanın reddine karar verilmesini savunmuş, birleşen davada evlilik birliği içerisinde edinilen 8707 ada 9 parsel sayılı taşınmaz nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere 10.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davacı-birleşen davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece; "1-Son verilen ek rapora tarafların itirazlarının reddine, 2-Verilen raporların mahiyet ve niteliği taleplerin özelliği dikkate alınarak her ne kadar davacı kadın şirketteki hisselerin tescilini talep etmiş ise de ve dava dilekçesinin boşanma davası ile birlikte istenilen katkı payı taleplerinin değerlendirilmesinde ... aracın şirketin öz varlığına kayıtlı olduğu anlaşıldığından söz konusu bu aracın şirketin öz varlığına girmiş bulunduğundan şirketin tescili de istenmiş olduğundan bu tür davaların tescil olarak görülemeyeceğinden sadece alacak davası olarak nitelendirilebileceğinden bu aracın alımında davacı kadının yapmış olduğu masraflarının sadece edinilmiş mallara katılma çerçevesinde banka hesabından çıkış tarihi olan 10/05/2006 ve 02/06/2006 tarihleri dikkate alındığında ve 2002"den sonraki kazançlarla bu birikim hasıl olduğundan 10.000 TL"lik bir havale ve 2.000 TL"lik bir havale toplamının mahiyeti ve özelliği hibe şeklinde yapıldığına dair kesin inandırıcı bir kanıt olmayışı ve müşterek kazançlardan birikimle böyle bir katkının olduğu dikkate alındığından davacı kadının yarı bedeli olan 6.000 TL bir talep hakkının olduğu, davacı adamın bu konuda bir talebi olmadığından karar verilmesine mahal olmadığına, ev için ise yapılan harcamalarda; Evin alım tarihindeki yani 08/11/2011 tarihindeki alımında geçerli olan hukuki rejim dikkate alındığında dava tarihi yani tasfiye tarihi olan 07/01/2008 tarihindeki bilirkişi değerlendirmeleri de gözetilerek ayrıca davacı adamın eve bakma yükümlülüğü de dikkate alınarak diğer taraftan davacı adamın evin alımında 30.007,8 TL keza 25.000 TL gibi havale tarihleri olan 17/08/2001, 22/08/2001 tarihlerinde yani evin alım tarihine çok yakın tarihler olması dikkate alındığında bu değerlerin evin alımında kullanıldığı da şahit ifadeleri ve banka kayıtları ile de ortaya çıkmış bulunduğundan 1.500 TL değerin ise evin alım tarihinden bir hayli zaman sonra yani 06/09/2002 de yapıldığından bu değer dikkate alınmadığından ve bu değerlerin kadına hibe edildiğine dair herhangi bir kanıt ve belge bulunmadığından davacı adamın alacak hakkı olarak kabulüne, evin değerinin 187.500 TL olarak kabulü adamın eve bakma yükümlülükleri gelir durumlarına göre değerlendirildiğinde adamın bakma yükümlülüğünün dışında %28,55 olarak kabul edilmiş, kadının ise %71,45 kabul edildiğinde evde adamın hakkının 37.398,3 TL, kadının ise 93.594,1 TL kabul edilerek bu şekilde alacak haklarının kabulüne, kadının 6.000-TL alacak hakkınında eklendiğinde 99.594,1 TL, adamın ise 37.398,3 TL alacak hakkının ev için havale yoluyla gönderdiği 55.007,5 TL"nin eklenmesi ile 92.405,8-TL nin alacak hakkının bu şekilde kabulüne, fakat aradan geçen zaman fasılası yıllara göre TEFE, TÜFE oranları hesabı yapıldığın da alacak haklarının ÜFE oranlarının 2012 yıllarının mart ayı bitmediğinden şubat ayı endeksinin 204,86 TL, tasfiye tarihindeki endeksin ise 145,18 TL dikkate alınarak dava tarihine en yakın değer olarak davacı kadının 140.534,8 TL, davacı adamın 130.391,5 TL alacak hakkının dava tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte davacılara verilmesine..." karar verilmesi üzerine; hüküm, taraf vekillerince ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK"nun 297/2. maddesinde; "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."" düzenlemesi mevcuttur.
Somut olayda; mahkemece "......davacı kadının 140.534,8 TL, davacı adamın 130.391,5 TL alacak hakkının dava tarihinden itibaren kanuni faizi ile birlikte davacılara verilmesine..." denilmesine rağmen hüküm altına alınan bedellerin hangi davacıdan alınacağı açıkça belirtilmediği gibi asıl dava ve birleşen dava için ayrı ayrı ve açık bir şekilde hüküm kurulmamıştır. Bundan ayrı; hüküm kısmı HMK"nun 297/2. maddesine aykırı olarak gerekçeye ait sözler ihtiva etmektedir. Hüküm bu haliyle açık olmadığı gibi, şüphe ve tereddüt uyandıracak, infazda zorluk çıkaracak şekildedir. Hukuk Genel Kurulu"nun 08.10.1997 tarih ve ... E.-... K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür.
Diğer bir anlatımla hüküm içeriğinin aynen infazı zorunludur. İlamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez. Bu nedenle hüküm fıkrasının hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça yazılması zorunludur. Bu durumda Mahkemece, 6100 sayılı HMK"nun 297/2. maddesine uygun olarak tesis edilmiş bir hüküm bulunmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
Davacı-birleşen davalı vekili ile davalı-birleşen davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 2.251,10 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı-birleşen dosya davalısına iadesine, 2.010,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı-birleşen dosya davacısına iadesine, 27.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.