3. Hukuk Dairesi 2014/10036 E. , 2015/5886 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BOLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2013
NUMARASI : 2011/276-2013/287
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin murisi adına kayıtlı bulunan dava konusu taşınmazın tapu kaydına, 30.10.2000 tarihinde ".. Vakfı" şerhi konulduğunu, şerhin kaldırılması için müvekkillerinin davalıya toplam 75.384,00 TL ödediklerini, oysa tapu kaydındaki şerhte belirtilen vakfın gayri sahih vakıflardan olup, taviz bedeline tabi olmadığını, davalının haksız olarak müvekkilleri aleyhine sebepsiz zenginleştiğini belirterek; dava konusu taşınmazın taviz bedeline tabi olmadığının tespitiyle davalıya ödenen toplam 75.384,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıların taviz bedelini Ankara Vakıflar Bölge Müdürlüğüne ödediğini, bu nedenle eldeki davaya bakmaya yetkili mahkemenin Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davanın bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, müvekkilinin evveliyatı vakıf olan dava konusu taşınmazın tapu kaydına vakıf şerhi konulması için açtığı "Vakıf Şerhinin Tescili" davasının kabul edilip, ilamın kesinleştiğini, davacıların dava konusu taviz bedelinin ilk taksidi olan 28.800,00 TL"yi ödedikten sonra kalan taksitleri ödememeleri nedeniyle müvekkilinin taşınmaz üzerine ipotek koydurduğunu, ipoteğin kaldırılması için davacı tarafça açılan davanın reddine karar verildiğini, bu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, bu nedenle eldeki davanın kesin hüküm nedeniyle usulden reddi gerektiğini savunarak; öncelikle yetki itirazlarının kabulüyle dosyanın Ankara Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini, yetki itirazları kabul edilmezse davanın kesin hüküm ve zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, mahkemece işin esasına girilmesi halinde ise davanın esastan reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, dosya üzerinden alınan bilirkişi raporuna göre, vakfın gayrısahih vakıflardan olup, tavize tabi bulunmadığı gerekçesiyle talebin kabulü ile 75.384,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taviz bedelinin haksız alındığı gerekçesiyle istirdatı istemine ilişkindir.
27.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu"nun 18.maddesi gereğince; tapu kayıtlarında icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir.
Mukataalı Vakıf; zemini vakfa, üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, İcareteynli Vakıf; değerine yakın peşin ücret ve yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığının çözümü için öncelikle kayda işlenen vakfın, mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen, aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekmektedir.
Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı ayrı olduğundan bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığı dosya üzerinde yapılan bilirkişi incelemesiyle tespit edilemez.
Vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan keşif yoluyla saptanması gerekir.
Somut olayda; dosya İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi"ne gönderilerek dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilgisine başvurulan bilirkişi 04.07.2012 tarihli raporunda; dava konusu taşınmazın miri arazi olduğunu, tahsisin kural olarak gayri sahih olarak mümkün olabileceğini mütalaa etmiş, daha sonra dosya Ankara Nöbetçe Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilerek yine dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, üçlü bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 27.06.2013 tarihli raporda; dava konusu vakfın gayri sahih vakıf olarak taviz bedeline tabi olmadığı rapor edilmiş, mahkemece, bu rapor doğrultusunda hüküm tesis edilmiştir.
Görüldüğü üzere mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu, dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde hazırlanmış olup, denetime elverişli değildir.
Hal böyle olunca mahkemece; uzman üniversite öğretim üyeleri arasından oluşturulacak üçlü bilirkişi heyetiyle birlikte mahallinde keşif yapılarak, denetime elverişli, bilimsel verilere uygun şekilde hazırlanmış bilirkişi raporu doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, mahallinde keşif yapılmaksızın dosya üzerinden eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.