1. Hukuk Dairesi 2018/3756 E. , 2018/12997 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davacı ...’nun davasının açılmamış sayılmasına, diğer davacılar yönünden davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ve davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaları ...’nun 232 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını önce davalılardan ...’a satış suretiyle temlik ettiğini, ...’ın da davalı diğer kardeşleri ...’ya satış suretiyle devrettiğini, yapılan temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., kayıt maliki olmaması nedeniyle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, taşınmazları ticari amaçla satın alıp, bedeli karşılığında diğer davalıya devrettiğini, davalı ... ise, ihtiyacı bulunan mirasbırakanın taşınmazı davalı ..."a temlik ettiğini, bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacılardan ..."nun davasının açılmamış sayılmasına, diğer davacılar yönünden temlik işlemlerinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1935 doğumlu mirasbırakan ...’nun 05.12.2008 tarihinde ölümü ile geride mirasçı olarak davacı eşi ..., davacı kızları ..., ..., ... ile davalı oğlu ...’ı bıraktığı, mirasbırakanın 232 ada 18 parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını 26.11.1997 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle temlik ettiği, ...’ın da temlik aldığı payı 01.12.1997 tarihinde davalı ...’a devrettiği, yargılama aşamasında 02.02.2012 tarihinde ölen ... mirasçılarının davaya devam ettikleri, taşınmaz üzerinde ..., zemin ve üç normal kattan oluşan bina bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 0l.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanununun 706, Türk Borçlar Kanununun 237 ve Tapu Kanununun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emek de olabileceği kabul edilmelidir.
Esasen yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakının gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.
Somut olayda mahkemece mirasbırakanın 3.kişiye yaptığı temlikin mal kaçırma amacıyla mı yapıldığı, yoksa gerçek bir satış mı olduğu hususu açıklığa kavuşturulmuş değildir.
Öte yandan dava, 26.07.2011 tarihinde mirasbırakanın kızları ..., ..., ... ve eşi ... tarafından açılmış, ancak ...’ye 24.11.2011 tarihli duruşma günü tebliğ edilmemiştir. 6100 sayılı HMK’nun 150. ( HUMK’nun 409. ) maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılabilmesi için duruşma gününün taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi zorunludur. Eldeki davada bu zorunluluğa uyulmamış, duruşma günü davacı ...’ye hiç tebliğ edilmemiştir.
Hâl böyle olunca, mahkemece daha önce dinlenen tanıklar yeniden çağrılarak, yukarıdaki ilkeler gözetilmek suretiyle beyanlarının alınması, tespit edilen olguların tüm delillerle birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın dava konusu taşınmazdaki payın temlikinde gerçek irade ve amacının mal kaçırmak olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, temlikin muvazaalı olduğu sonucuna varılır ise davacı eş ... bakımından davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararın doğru olmadığı gözetilerek, ...’nin payı da dikkate alınmak suretiyle iptal-tescil hükmü kurulması gerekirken bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Tarafların değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.