Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2017/2794
Karar No: 2020/4446
Karar Tarihi: 09.09.2020

2863 sayılı Kanuna aykırılık - Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/2794 Esas 2020/4446 Karar Sayılı İlamı

Özet: (Bu özet Yapay Zeka tarafından yazılmıştır. Hukuki olarak geçerliliği yoktur.)


Sanık, Maliye Hazinesi adına kayıtlı bir taşınmaz üzerine işyeri yaparak 2863 sayılı Kanun'a aykırılık suçu işlemiştir. Mahkeme, tescil işlemlerindeki hataların sanığın kusuru olmadığı gerekçesiyle ceza vermeme kararı vermiştir. Ancak, tescil işlemlerindeki hataların, yapılan değişiklikler sonrasında tüm malikler tarafından bilinmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, yapılan tescillerin ya da sit alanı kararlarının taşınmazın ya da bölgenin özel statüsüne tabi tutulmasını gerektirdiği ve keyfi uygulamaların yapılamayacağı vurgulanmıştır. Kanun'a aykırılık suçunun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmadığı belirtilerek, iyi niyet kuralının da gözetilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Ancak, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen fiiller için iyi niyet bahsedilemeyeceği vurgulanmıştır. Kararda, 2863 sayılı Kanun'un 7. maddesi ve 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişiklikler de detaylıca açıklanmıştır.
12. Ceza Dairesi         2017/2794 E.  ,  2020/4446 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
    Hüküm : CMK’nın 223/3-d maddesi gereğince sanık hakkında ceza yer olmadığına

    2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Sanığın, Maliye Hazinesi adına kayıtlı, I. derece doğal sit alanı içerisindeki, .... Beldesi 173 ada 7 parsel nolu taşınmaz üzerine işyeri yaptığına ilişkin dosya kapsamında, her ne kadar mahkemece, sanığın suça konu yerin sit alanı olduğu hususunda kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düştüğünden bahisle, sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmiş ise de;
    2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete"de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları veya kullandıkları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
    Dolayısıyla, sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, şerhin varlığına veya tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
    Diğer yandan, taşınmaz bir varlığın korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmesinin ya da bir bölgenin, doğal, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle sit alanı olarak belirlenmesinin, taşınmazın veya bölgenin özel bir statüye tabi tutulması gerektiği ve taşınmaz üzerinde ya da bölge içerisinde keyfi uygulamalarda bulunulamayacağı anlamına geldiği, bu bakımdan kural olarak, 6498 sayılı Kanun değişikliği sonrası tebliğ - yayım - internette duyuru; anılan değişiklik öncesi ise şerh - ilan yöntemleri ile taşınmazın ya da bölgenin tescilinden ilgililerin haberdar olmalarının sağlanacağı;
    Bununla birlikte, Türk Medeni Kanununda yer alan “iyi niyet” kuralının genel bir hukuk ilkesi olarak kabul edilip, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suç tiplerine yönelik sübut değerlendirmesinde de dikkate alınmasının zorunlu olduğu, başka bir deyişle, 6498 sayılı Kanun değişikliği öncesinde yapılan tescil işlemleri yönünden, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde şerh bulunmayıp, tescil kararı mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilmemiş olsa dahi, failin, taşınmazın ya da bölgenin tescilinden haberdar olduğuna dair beyanının göz ardı edilemeyeceği, zira, maliki olduğu veya kullandığı taşınmazın korunması gerekli nitelik taşıdığını ya da sit özelliğiyle bölgesel bazda koruma altına alınan bir alanda bulunduğunu bilen kişinin, taşınmaz üzerinde dilediği zaman dilediği şekil ve kapsamda uygulama yapamayacağını, taşınmazın ya da bölgenin özel statüsünün mümkün kıldığı ölçüde, kamu kurumlarınca yürütülecek izin prosedürü çerçevesinde inşai ve fiziki müdahalelerde bulunabileceğini de bilmesi gerektiği, yapı ya da bölge bazında tescil kararından haberdar olduğu halde, ilgili kurumlara başvurarak, gerçekleştirmeyi düşündüğü inşai uygulamaya yönelik izin almayıp keyfi hareket eden kişinin iyi niyetinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla, taşınmazın ya da bölgenin niteliğini bilerek izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunan ya da başlangıçta bilmeyip, kamu görevlilerince düzenlenen zabıt ve tutanaklar ile durumu öğrendiği halde müdahalesine devam eden failin, hukuki koruma altına alınamayacağı;
    Ayrıca, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen fiiller bakımından da failin iyi niyetinden bahsetmenin mümkün bulunmadığı, başka bir deyişle, Dairemizce incelenen dosyalarda sıkça karşılaşıldığı gibi, hazineye ait veya devletin hüküm ve tasarrufundaki taşınmazlar üzerinde inşai ve fiziki müdahale yapılması durumunda, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmemesinin sonuca etkili olmayacağı, zira bu halde failin, maliki olmadığı veya hukuka uygun şekilde yararlanma hakkını elde etmediği taşınmaza müdahalede bulunduğunu ve fiilinin hukuki korumadan yoksun olduğunu bildiğinin kabulü gerektiği, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen inşai ve fiziki müdahaleler yönünden ilan kuralı aranmasının, hayatın olağan akışına ve mantık ilkelerine de uygun düşmediği;
    Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın I. derece doğal sit alanı olarak tesciline ilişkin Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Kurulunun 20.06.1990 tarih 717 nolu kararının, dosya kapsamında bulunan 16/07/1990 tarihli ilan tutanağı içeriğine göre, ... Belediye Başkanlığında, doğal sit alanı olarak ilan edildiği, bu nedenle bu sahalarda inşaat yapmanın Anıtlar Kurulu iznine tabi olduğu, izin alınmadan inşaat yapmanın kesinlikle yasaklandığı ve aksi hareket edenler hakkında yasal işlem yapılacağı hususları da belirtilmek suretiyle ilan edildiği, aynı zamanda dava konusu alanın Maliye Hazinesi adına kayıtlı olduğunun sanık tarafından bilindiği, eylemin hukuka aykırı zeminde gerçekleştiği, bu nedenlerle sanığın, taşınmazın arkeolojik sit alanı içerisinde kaldığını bildiğinin kabulü gerektiği anlaşılmakla;
    Sanığın dava konusu yeri 25 yıldır işlettiği yönündeki beyanı, dava konusu işyerinin sanık tarafından 18 yıldır işletildiğine dair 03.03.2015 tarihli kolluk tutanağı ve dosya kapsamındaki abonelik, ecrimisil ihbarnamesi vb tüm belgeler göz önüne alınarak, mahallinde fen ve inşaat bilirkişisi refakatinde yeniden keşif icrası ile, eski tarihli hava fotoğrafları ve kadastro paftası çakıştırılıp, sit alanı içerisine izinsiz olarak yapılan yapıda kullanılan malzemelerin eskiliği, renkteki solmalar ve yıpranma durumu da dikkate alınarak suça konu işyerinin yapım tarihi (suç tarihi) tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit edilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi,
    Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 09/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.














    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi