3. Hukuk Dairesi 2014/20020 E. , 2015/6243 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : NAZİLLİ 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/11/2013
NUMARASI : 2011/225-2013/825
Taraflar arasındaki ziynet eşyasıınn iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 14.04.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av. H.. A.. geldi. Karşı taraf davalı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde, tarafların 01.01.2010 tarihinde evlendiklerini, düğünde takılan ziynet eşyalarının, düğünden hemen sonra davalı ve ailesi tarafından müvekkilinin elinden zorla alındığını, davalının kovması üzerine, müvekkilinin baba evine döndüğünü belirterek; 5 adet her biri 30 gram ağırlığında 22 ayar düz kalın bilezik, 1 adet yaklaşık 40 gram ağırlığında kalın kelepçeli bilezik, l adet 18 ayar set takımı, 6 adet altın ve 4 adet yarım altının davalıdan aynen tahsiline, bunun mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000,00 TL"nin tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 21.05.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 21.865,00 TL artırarak, 36.865,00 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; düğünde, dava dilekçesinde belirtilen miktarda ziynet eşyası takılmadığını; 4 adet bilezik ve bir set takımı takıldığını, düğünden sonra fotoğraf çekimi yapılırken davacının, müvekkilinin kız kardeşine ait ziynetleri takarak fotoğraf çektirdiğini, davacıya hediye edilen gerçek altın miktarının stüdyo fotoğraflarında görüldüğünü, davacının müşterek evden kendi isteğiyle ayrıldığını, evden ayrıldığı sırada ziynetleri üzerinde götürdüğünü savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiş, 02.04.2012 havale tarihli beyan dilekçesinde; davanın 4 bilezik ve set takımı yönünden kabul edilmesini, bakiye talepler yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; bir kısım ziynet eşyalarının davacının elinden zorla alındığının ve bu ziynetlerin davalının annesinin yedinde bulunduğunun sabit olduğunu ancak davalının annesine yöneltilmiş bir dava bulunmadığını, davalının annesinin elinde bulunan ziynetler dışında kalan ziynetler yönünden de davacının ziynet eşyalarının zorla elinden alındığını, evden ayrılırken yanında götüremediğini, daha önce götürme fırsatı da bulamadığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından, duruşma istemli olarak temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedellerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. (TMK m. 6) İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK m.190) İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Düğünde kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardan olduğundan, olağan olan bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir.
Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu ispat yükü altındadır.
Somut olayda; davacı, düğünde takılan ziynetlerin, davalı ve ailesi tarafından elinden zorla alınıp, bir daha kendisine iade edilmediğini iddia etmiştir. Davalı koca ise, ziynetlerin, davacının iddia ettiği miktarda olmadığını, 4 bilezik ve set takımının annesinde olduğunu, bunlar dışındaki ziynetleri, davacının evden ayrılırken yanında götürdüğünü savunmuştur.
Bu bağlamda temyize konu uyuşmazlık; ziynetlerin, davacının elinden zorla alınıp alınmadığı, davalının annesinde olduğu sabit olan ziynetler yönünden, davacıya iade kararı verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı şekilde çözümlenebilmesi için davaya konu ziynetleri; davalının annesinde kalanlar ve diğerleri olarak ayırarak incelemek gerekir.
1-Davalının annesinde kaldığı sabit olan ziynetler yönünden;
Davalı koca yargılama sırasında annesini tanık olarak dinletmiştir. Tanık beyanında; düğünde davacıya 4 adet bilezik, bir set takımı taktığını, davetlilerin 7,8 adet küçük hediyelik altın taktıklarını, davacının ortada hiçbir sebep yokken, saatini ve ziynetleri yüzüne fırlatarak evden ayrıldığını, 4 bilezik, kolye, küpe ve bileklikten oluşan set takımıyla, iki adet yüzük ve düğünde takılan 5-6 küçük altının şuan kendisinde olduğunu beyan etmiştir.
Diğer taraftan davalı vekili, 02.04.2012 havale tarihli beyan dilekçesinde; davanın 4 bilezik ve set takımı yönünden kabul edilmesini, bakiye talepler yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
Bu bağlamda, her ne kadar mahkemece; davalının annesinde kaldığı sabit olan ziynet eşyaları yönünden, davalının annesine yöneltilmiş bir dava bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; düğünde takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılmış olursa olsun, kadına bağışlanmış sayılacağından, davalı vekilinin kısmi kabul beyanı ve davalı tanığının beyanı nazara alınarak, davacının dava dilekçesinde saydığı ziynetlerle bağlı kalmak kaydıyla, davalının annesinde olduğu sabit olan 4 bilezik, kolye, küpe ve bileklikten oluşan set takımı ile 6 küçük altın yönünden talebin kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçelerle, talebin reddi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
2-Diğer ziynetler yönünden;
Dosya kapsamından; taraflar evlendiğinde; davalının tayininin İstanbul"dan Erzurum"a çıktığı, bu sebeple de tarafların geçici olarak davalının ailesi ile yaşamaya başladıkları, Erzurum"a taşınmak üzere hazırlık yaptıkları sırada taraflar arasında çıkan tartişma sonucu, davacının, davalının ailesine ait evden ayrılarak, baba evine döndüğü anlaşılmıştır.
Davacının halası beyanında; tarafların ilk ayrıldıklarında, davacının kendisini aradığını, davacıyı almaya gittiğinde üzerinde yalnızca kıyafetleri ve elinde bir poşetinin bulunduğunu, sonra tarafların barıştığını, bir süre sonra yeniden ayrıldıklarını, taraflar bir arada iken davacının kolunda yalnızca iki bileziği olduğunu, ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını beyan etmiştir.
Davacının bir diğer halası beyanında; düğünden bir kaç gün sonra davacının baba evine döndüğünü, davacıya nedenini sorduğunda, davacının, bütün ziynet eşyalarının elinden alındığını söylediğini, bunun üzerine davalının annesini aradığını, davalının annesinin, bütün ziynet eşyalarının kendisinde olduğunu kabul ettiğini ifade etmiştir.
Davacının anne ve babası beyanlarında; kızlarının ilk defa baba evine döndüğünde, üzerinde set takımının, küpesinin ve yüzüklerinin bulunduğunu, davalının kızlarını alıp, tekrar götürdüğünü, bir süre sonra tarafların bir kitap yüzünden tartıştıklarını, kızlarına, üzerindeki altınları çıkarmazsan bu evden çıkamazsın denilmesi üzerine kızlarının canını kurtarmak için üzerindeki altınları da bırakarak baba evine döndüğünü, geldiğinde üzerinde hiç bir ziynet eşyasının bulunmadığını beyan etmişlerdir.
Görüldüğü üzere davacının dinlettiği tanıklar, somut ve görgüye dayalı beyanda bulunmuşlardır. Aksine inandırıcı delil ve olaylar mevcut olmadıkça asıl olan tanık beyanlarının doğru kabul edilmesidir. Mahkemenin, davacı tanıklarının beyanlarına niçin itibar etmediği, gerekçede açıklanmış değildir.
Davacı tanıklarının beyanlarına göre davacının evden kovulduğu sabittir.
Hal böyle olunca mahkemece; boşanma dava dosyası celbedilerek, eldeki dosyada dinlenen tanık beyanlarıyla, boşanma dosyasında dinlenen tanıkların beyanları birlikte değerlendirilmek suretiyle, davacının evden ayrılış şeklinin tam olarak belirlenmesi ve davacının evden kovulduğu sabit olur ise, davacının evden giderken altınları da yanında
götürdüğünü ispat külfetinin davalıya geçtiği hususu göz önünde bulundurularak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu, somut olaya uymayan yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.