3. Hukuk Dairesi 2014/13902 E. , 2015/6302 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/03/2014
NUMARASI : 2013/414-2014/144
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; öğretmen olan davalıya 15.06.2008-15.05.2013 tarihleri arası branşı yiyecek içecek hizmetleri olmamasına rağmen 9 puan ilave eğitim öğretim tazminatının sehven ödendiğini, oluşan Hazine zararının tahsili için ihtar çekildiğini, ihtarın 24.06.2013 tarihinde davalıya tebliğ edildiğini, tanınan 30 günlük süre içinde ödemede bulunmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup 3.119,56 TL"nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan talep ve dava istemiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın 60 günlük idari dava açma süresi içinde talep edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Buna göre temyize konu uyuşmazlık; yersiz ödendiği iddia edilen dava konusu paranın sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda davalıdan geri istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının, geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır.
Kural olarak zenginleşen, başkasının malvarlığından veya emeğinden haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. (TBK m.77/1) Borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Burada kastedilen yanlışlık, eda ile ilgili olup, edada bulunanda bağışlama irade ve arzusunun bulunmadığını gösteren bir yanılmadır.
Bu bağlamda; HGK"nın 1982/13-387 E.-1984/997 K. sayılı kararında; hatalı intibak ve hatalı terfi gibi şart tasarrufun yanlış yapılması veya sonradan geri alınması halinde, daha önce bu şart tasarrufa dayanılarak memura yapılan fazla ödemenin idare hukuku ilkelerine göre geri istenebileceği ve geri isteme süresinin 60 gün olduğu, ancak şart tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin Borçlar Kanununun sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geri istenebileceği açıklanmıştır.
Şart tasarruflar; önceden belirlenmiş hukuk kurallarının kişiler hakkında uygulanmasına dair işlemlerdir. Bu tür işlemler, hukuk düzeninde değişiklik yapmazlar; yalnızca kişilerin durumunda değişiklik yaparak onları bir durumdan başka bir duruma geçirirler. Şart tasarruflar; kişisel bir hukuki durum yaratmaları bakımından geniş anlamda sübjektif tasarruflar kapsamında olmalarına karşın, “konu” bakımından hukuk aleminde bir değişiklik yapmayıp, yalnızca hak sahibi süje bakımından bir yenilik ve değişiklik doğurmaları itibariyle, dar anlamda sübjektif tasarruflardan ayrılırlar.
Şart tasarrufa dayanılarak yapılan yanlış intibak ve ödemeler ancak iptal davası ya da yasalarda özel süre varsa bu süre içinde yahut iptal davası açılmışsa dava sonuna kadar geriye yürür biçimde geri alınabilir.
Dava konusu olayda, davacı idarenin herhangi bir şart tasarrufu bulunmadığı için şart tasarrufun varlığı halinde uygulanacak ilkeler somut olayda uygulanamaz.
Diğer taraftan davalıdan iadesi talep edilen alacak, para borcuna ilişkin olup, iade zamanında borçlunun elinden çıkmış olması veya harcanarak tükenmiş olması, borçlunun iade yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.
Hal böyle olunca mahkemece; herhangi bir şart tasarrufa dayanmayan hatalı ödemenin, sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde istenebileceği gözetilerek, tarafların tüm delilleri toplanıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.