(Kapatılan)21. Hukuk Dairesi 2019/1574 E. , 2020/1001 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 33. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 21. İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
A) Davacı İstemi:
Davacı; boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığı bağlanması talebinin reddine ilişkin davalı Kurum işleminin iptalini ve aylığın faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabı:
Davalı SGK vekili özetle; davacının dava dilekçesinde belirttiği üzere dava konusu aylık kesme işleminin SGK Başkanlığı Sosyal Sigortlara Genel Müdürlüğü Sigortalı Emeklilik İşlemleri Daire Başkanlığı tarafından yapıldığını, söz konusu birim Ankara"da bulunduğundan HMK gereğince huzurdaki dava da yetkili ve görevli Mahkemenin Ankara iş Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle öncelikle davanın yetkisizlik nedeni ile reddine karar verilmesini talep ettiğini, davacının almakta olduğu aylığı boşandığı eşi ile birlikte yaşadığını, yetim aylığı almak amacıyla eşinden boşandığının tespit edilmesi nedeniyle 5510 sayılı kanunun 56. Maddesi uyarınca aylığın kesildiğini,belirterek davanın reddini istemiştir. C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk Derece Mahkemesince; “....Mahkememizce dinlenen tanık beyanları ile Tuzla Emniyetince söz konusu işyeri adresinde yapılan 11.04.2016 tarihli tutanağa bağlanan araştırmasının davacının bu yöndeki iddialarını doğrular nitelikte olduğu, yine Tuzla Emniyetince ikamet adreslerinde yapılan 07.12.2015 tarihinde tutanağa bağlanan araştırmasında davacının eski eşiyle birlikte oturmadıkları yönünde bilgi edinildiği, tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde ise gerek 01.02.2013 tarihli ve 2013/29-BY sayılı rapor, 25.03.2015 tarihli ve /DTR/DK-35 sayılı denetmen raporu ve Cami Mahallesi muhtarlığının müzekkere cevabından davacının ...Tuzla /İstanbul adresine taşındığı tarihten itibaren eski kocasıyla fiilen birlikte yaşadıkları yönünden bir tespit bulunmadığı, dolayısıyla başvuru tarihi olan 30.09.2014 tarihi itibariyle fiilen birlikte yaşamadıkları anlaşılmış olduğundan, davacıya başvuru tarihi olan 30.09.2014 tarihinden itibaren babasından dolayı hak sahibi kız çocuğu olan davacıya ölüm aylığı bağlanması gerektiği kanaatine varılmış olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle
“Davacının davasının KABULÜ ile; Davacının vefat eden babasından dolayı yetim aylığı bağlanması için yaptığı 30/09/2014 kurum kayıt tarihli ve ... sayılı başvurusunu takip eden ay başından itibaren aylık bağlanması gerektiğinin TESPİTİNE; Buna aykırı kurum işleminin İPTALİNE; ” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
Davalı Kurum vekili; dava şartı olarak dava açmadan önce kuruma başvurulması gerektiğini, davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığının tespit edilmesi üzerine aylığının kesildiğini, mahkemece yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Bölge Adliye Mahkemesince “İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucu; "davacının eski eşi ile fiilen birlikte yaşadıkları yönünde bir tespit bulunmaması nedeniyle babasından dolayı yetim aylığı bağlanması için yaptığı 30/09/2014 kurum kayıt tarihli ve ... sayılı başvurusunu takip eden ay başından itibaren aylık bağlanması gerektiğinin tespitine" karar verilmiş ise de; 5510 sayılı yasanın 56/son fıkrasında düzenlenen" eşinden boşandığı halde, boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar 96 ıncı hükümlerine göre geri alınır" hükmüne göre davacıya daha önce babasından hiç ölüm aylığı bağlanmamış olması nedeniyle aylığının kesilmesi gibi bir durumu olmayan davacıya, aylık bağlanması talebi halinde bu maddedeki düzenleme ileri sürülerek aylık bağlanmamasının, maddenin konuluş amacına uygun olmadığı, bu maddenin ancak aylık bağlandıktan sonra eski eşi ile birlikte yaşadığının tespiti halinde uygulanacak olması nedeniyle, davalı kurumun 56/son fıkrası gereğince aylık bağlamamasına ilişkin işleminin yerinde olmadığı, ayrıca ikinci olarak yapılan araştırma sonucu düzenlenen 25.03.2015 tarihli 35 sayılı denetim raporunun sonuç kısmında "..."in 16.10.2014 tarihli beyanla ikamet ettiği ... Tuzla adresinde boşandığı ... ile birlikte fiilen yaşadıklarına dair tespit yapılamadığından, 5510 sayılı kanunun 56.maddesinin son fıkrası doğrultusunda yapılacak bir işlem olmadığı, 16.10.2014 tarihinden önceki birlikte yaşamadığı iddiası ile ilgili olarak ise 2011/58 sayılı genelge doğrultusunda, birlikte yaşamadığı iddiasına dayanak somut bilgi ve belge sunmadığından, yapılacak bir işlem olmadığı kanaatine varıldığının" belirtildiği, davacının ölüm aylığı talebinde bulunduğu tarih itibariyle kurum denetmen raporuna göre, eski eşiyle fiilen birlikte yaşamadığı tespit edilmesine rağmen davacının ölüm aylığı talebinin reddedilmesinin, kurumun kendi raporuyla da çelişkili olarak işlem yaptığını gösterdiği, buna göre; ilk derece mahkemesinin kurum işleminin iptaline yönelik kararı yerinde görülmüş ise de, davacının durumunun 5510 sayılı yasanın 32,33,34 ve 35.maddelerde düzenlenen hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanmasına ilişkin şartlar yönünden araştırılmadan davacıya "başvurusunu takip eden ay başından itibaren aylık bağlanması gerektiğinin tespitine" karar verilmesinin yerinde olmadığı, davacıya babasından ölüm aylığı bağlanması şartlarının kurum tarafından araştırılarak sonuca göre işlem yapılacak olması nedeniyle bu husus kararın ortadan kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden bu kısım hükümden çıkartılmak suretiyle kararın düzeltilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçesiyle
“ 1-Davalı kurum vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne,
2-İstanbul Anadolu 21. İş Mahkemesinin 2015/955 Esas 2017/324 Karar sayılı. 04.05.2017 tarihli kararının kaldırılmasına,
3-Davanın kabulüne,
4-Davacının vefat eden babasından dolayı yetim aylığı bağlanması için yaptığı 29.09.2014 tarihli başvurusunun işleme alınması gerektiğinin tespitine, bu talebi 5510 sayılı yasanın 56 ıncı maddesi gereğince reddeden 14.05.2015 tarihli 11247 sayılı kurum işleminin iptaline,” karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Davalı SGK vekili; “ Davacı tarafın eşinden hukuken boşanmış olmasına rağmen fiilen birlikte yaşamaya devam etmeleri nedeni ile 5510 sayılı Kanun md. 56. uyarınca gelir ve aylıklarının kesilmesine karar verilmiş olup, Kurum işleminde herhangi bir yanlışlık veya hukuka aykırılık sözkonusu değildir. ” gerekçeleriyle temyiz yoluna başvurmuştur.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava; boşandıktan sonra vefat eden babasından dolayı aylık bağlanması talebini reddeden Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde: “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasanın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacının ve boşandığı eşinin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğini saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davacının ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının eşi ...’ten 14/07/ 2009 tarihinde boşandığı, 27/08/1990 tarihinde vefat eden babasından dolayı yetim aylığı bağlanması için yaptığı 30/09/2014 tarihli başvurusunun reddedildiği, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 01/02/2013 tarihli rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, ancak denetmenin “...’in eşinden boşandığı 14/07/2009 tarihinden denetmen raporunun yazıldığı 01/02/2013 tarihe kadar Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık almadığı görülmüştür.” tespiti nedeniyle işlem yapılmadığı, 25/03/2015 tarihli raporda; denetmenin önceki adresinde birlikte yaşadıklarına ilişkin rapor olduğu ancak aylık bağlanmadığından işlem yapılmadığı, ... :1 Tuzla/ İSTANBUL adresinde birlikte yaşadıklarına dair tespit yapılamadığını bildirdiği, son raporun tek tanığın beyanıyla verildiği, 11/04/2016 tarihli kolluk tutanağında; “... Tuzla/İstanbul adresinde bulunan kafenin ... üzerine olduğu, bunun sebebinin ise ...’in kafenin açılış tarihinde 18 yaşın altında olması, annesi ...’in icra borçlarından dolayı işlem yapamıyor olmasından kaynaklandığı, ...’in belirtilen işyerinde hiçbir zaman çalışmadığı, işyerini bir yıl çalıştırdıktan sonra kızı ...’e devrettiği” şeklinde tutanak tanzim edildiği, Mahkemece, bazı araştırmaların yapılmadığı, toplanan delillerin kabule yeterli olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıda izah edilen açıklamalar doğrultusunda; davacının eşinin 29.09.2014 tarihinden sonraki adres beyanlarının doğruluğunu kolluk kuvvetleri aracılığıyla sorgulamak, komşu tanık beyanlarına başvurmak, Kurumdan davacı ve eşinin Medula sistemindeki hastane ve eczane kayıtlarını, getirtmek, talep tarihinden itibaren nerelerde ve hangi adrese kayıtlı olarak tedavi olduklarını sorgulamak, davacının ve eşinin seçmen geri izleme raporlarını getirterek, adres beyanlarını sorgulamak, tüm delilleri topladıktan sonra sonuca göre karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesince yeniden verilen “Davanın Kabulü” kararı bozulmalıdır.
G)SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.