1. Hukuk Dairesi 2015/12309 E. , 2018/13212 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davalı ...’nin maliki olduğu 212 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın açılmamış sayılmasına, maliki olduğu diğer parseller yönünden davanın reddine, davalılar ... ve ... yönünden davanın reddine, davalı ...’in maliki olduğu 10, 30, 21 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın reddine, diğer dava konusu taşınmazlar bakımından davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davaların davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davada davacı, ortak mirasbırakanları ...’ın, maliki olduğu dava konusu taşınmazlar davalı oğulları ... ve ... ile davalı gelini ...’a devrettiğini, temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapu iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., 212 parsel sayılı taşınmazın babası ...’dan intikal ettiğini, 157 ve 158 parsel sayılı taşınmazların eşi ... tarafından 3.kişilerden satın alındığını, diğer taşınmazların ise mirasbırakan tarafından kendisine ölünceye kadar bakma akdi ile temlik edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar ... ve ..., mirasbırakana baktıklarını, taşınmazların mirasbırakan ... tarafından kendilerine bağışlandığını, davacıya hakkını vereceklerini belirtmişlerdir.
Mahkemece, davalı ...’a ait 212 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer parseller yönünden davanın reddine, davalılar ... ve ...’a ait taşınmazlar yönünden davanın reddine, davalı ...’a ait 10, 30 ve 21 parsel sayılı taşınmazlar yönünden iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine, diğer taşınmazlar yönünden iddiaların ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’ın 979 parsel sayılı taşınmazını (yeni 219 ada 6 parsel) 29.06.2004 tarihinde, 767 parsel sayılı taşınmazı (yeni 173ada 7 parsel) 06.04.2001 tarihinde, 35, 15, 14, 17, 19, 44, 41, 248 ada 18, 173 ada 18, 30 parsel sayılı taşınmazlarını 04.10.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı gelini ...’a, 1253 parsel sayılı taşınmazını (yeni 219 ada 3 parsel) 28.02.1992 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle, 607 parsel sayılı taşınmazdaki 9/16 payını (yeni 167 ada 30 parsel) 25.11.1987 tarihinde, 92 parsel sayılı taşınmazını(yeni 142 ada 10 parsel) 28.02.1992 tarihinde, 7, 3, 154 ada 15 parsel, 154 ada 17 parsel, 159 ada 30 parsel, 34, 9, 123, 125, 6, 213 ada 18, 2, 8, 266 ada 7, 249 ada 7, 105, 218 ada 2 parsel sayılı taşınmazları 21.04.2011 tarihinde davalı oğlu ...’a satış suretiyle, 124 ada 1 parsel, 293 ada 3 parsel sayılı taşınmazlarını 28.02.1992 tarihinde oğlu ...’a satış suretiyle devrettiği, 1917 doğumlu mirasbırakanın 15.07.2011 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davalı oğulları ..., ..., dava dışı kızı ... ile kızı ...’den olma torunu davacı ..., oğlu ...’ten olma torunları davalılar ..., ..., ..., ... ve ... ile oğlu ...’in eşi davalı ...’nin kaldıkları anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, mahkemece, dava konusu 1261 parsel(yeni 212 ada 21 parsel ile ), 155 ada 157 ve 158 parsel sayılı taşınmazların, davacıların mirasbırakanı ve hak talebinde bulundukları ... ile bir ilgisinin bulunmadığı belirlenerek anılan parseller yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddine.
Davacının öteki temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) m. 611. maddesinde düzenlendiği üzere ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514).
Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 01.04.1974 gün ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde mirasbırakanın yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince; dava konusu yapılan ve mirasbırakan tarafından davalılardan ... ‘e temlik edilen 1253 ( yeni 219 ada 3 parsel), ...’e temlik edilen 92 (yeni 142 ada 10 parsel) ve 607 (yeni 167 ada 30 parsel), ...’e temlik edilen 124 ada 1 parsel ve 293 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar yönünden mahkemece taşınmazların devrinin muvazaalı olduğunu ispatlayacak herhangi bir delilin davacı tarafça sunulmadığı, taşınmazların devrinin üzerinden mirasbırakanın ölüm tarihine kadar uzun süre geçip, mirasbırakan tarafından taşınmazların satış bedelinin kendisine ödenmediğine dair herhangi bir iddiada bulunulmadığı gerekçesiyle red kararı verilmiş ise de muris muvazaası iddiası ile açılan iptal-tescil ya da tazminat davaları hak düşürücü süreye tabi bulunmadığından ve her zaman dava açılabileceğinden, bu parseller yönünden mahkemece gerekli araştırmanın yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Ölünceye kadar bakma akdi ile davalı ...’a temlik edilen ve reddedilen 979 (yeni 219 ada 6 parsel) 767 (yeni 173ada 7 parsel), 35, 15, 14, 17, 19, 44, 41, 248 ada 18 parsel, 173 ada 18 parsel ve 30 parsel sayılı taşınmazlar bakımından ise; mirasbırakanın çekişme konusu taşınmaz dışında başkaca taşınmazlarının da bulunduğu, çekişmeye konu edilen taşınmazın tüm malvarlığı içindeki oranı dolayısı ile makul sınırlar içinde kalıp kalmadığı ve mirasbırakan tarafından diğer mirasçılara kazandırma yapılıp yapılmadığı açıklığa kavuşturulmuş değildir. Bu parseller bakımından mirasbırakana ait tüm taşınmazların araştırılarak, değerlerinin belirlenmesi, ölünceye kadar bakma akti ile temlik edilen çekişmeli taşınmazların değerlerinin mirasbırakanın tüm malvarlığı içindeki oranı belirlenerek temlikin makul sınırlar içinde kalıp kalmadığının yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirilmesi, bu arada mirasbırakan tarafından davacılara ve diğer mirasçılara kazandırma yapılıp yapılmadığının, yapılmışsa değerlerinin saptanması, mirasbırakanın gerçek amaç ve iradesinin tereddüde yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, anılan hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de; davaların birleştirilmesi hâlinde, birleştirilen davalar birlikte görülmekte ise de ayrı dava olma özelliğini koruduklarından her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiğinde kuşku bulunmadığı halde bu husus gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere karar verilmesi de isbetsizdir.
Davacının değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.