3. Hukuk Dairesi 2014/20774 E. , 2015/6384 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 1. AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2014
NUMARASI : 2014/350-2014/618
Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde; davacının Eskişehir 1. Aile Mahkemesinin 2012/96 Esas 2013/458 K sayılı boşanma ilamı ile davalıya aylık 200,00 TL yoksulluk nafakası ödediğini, davalının boşanma kararının ardından Rize İl Milli Eğitim Müdürlüğünde sigortalı olarak işe girdiğini, vefat eden babasından maaş aldığını, yoksulluk şartlarının ortadan kalktığını belirterek; yoksulluk nafakasının kaldırılmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece; davalının dava tarihi itibariyle 1.071 TL ücretle çalışma hayatına devam ettiği tespit edilmekle tarafların değişen ekonomik ve sosyal durumları da göz önüne alınarak sürekli ve düzenli gelir getiren iş yapması gerekçesiyle davanın kabulü ile yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk nafakasının kaldırılması istemine ilişkindir.
TMK’nun 176/3. maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2–656–688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu"nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2–656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2–1158–1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2–397–339 sayılı kararları). Bu durumda, ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Dosyanın incelenmesinde; davalı hakkında iki defa sosyal ve ekonomik durum araştırması yapıldığı, 26/05/2014 tarihli ilk araştırmada; devlet okulunda hizmetli olduğu, aylık 1.500,00 TL gelir elde ettiği, 300,00 TL kira ödediği, babadan kalma müşterek çaylık ve köyde evin bulunduğu, herhangi bir hastalığının olmadığının tespit edildiği, 13/08/2014 tarihli ikinci araştırmada ise; davalının 9 ay süreyle devlet okulunda hizmetli olarak çalıştığı, şu an işsiz olduğunun bilindiği, ara sıra temizlik işlerine gittiği, 300,00 TL kira ödediği, üzerine kayıtlı taşınmaz bulunmadığı, epilepsi hastası olduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca davalının sigortalı çalışmalarını gösterir hizmet dökümü incelendiğinde; 11/10/2013 tarihinde Rize İl Milli Eğitim Müdürlüğünde işe girdiği, 30/06/2014 tarihinde işten ayrıldığı görülmektedir.
Somut olayda; davalı hakkında iki farklı sosyal ve ekonomik durum araştırması sonucunun ortaya çıktığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre sigortalı çalışma süresinin yaklaşık 9 ay sürdüğü belirlenmiştir. Davalının yoksulluğunun ortadan kalktığının kabul edilebilmesi için; asgari ücret düzeyinin üzerinde gelirinin bulunması ve gelirinin devam etmesi gerekmektedir.
O halde, nafaka alacaklısı kadının yoksulluğunu ortadan kaldırır şekilde gelir elde edip etmediği ve düzenli gelir getiren bir işinin bulunup bulunmadığı hususunun araştırılması, sonucunda TMK"nın 4. maddesinde düzenlenen hakkaniyet ilkesi nazara alınmak suretiyle, gerektiğinde nafakanın indirilmesi şartlarının oluşup oluşmadığı tartışılarak hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.