4. Hukuk Dairesi 2015/2966 E. , 2016/2830 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 12/06/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/11/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikâyet nedeniyle kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının işyerinde müdür olarak uzun yıllar çalıştığını, ancak davalının işine haksız olarak son vermesi üzerine davalı aleyhine iş mahkemesinde dava açtığını, davanın halen derdest olduğunu, davalının iş yerinde meydana gelen hırsızlık olayı ile ilgili olarak kendisinden şikayetçi olduğunu, hakkında ....Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsizlik kararı verildiğini, davalının işyerinde hiçbir hırsızlık olayı olmadığını, şikayetin amacının kendisini açmış olduğu iş davasından vazgeçirmek olduğunu belirterek haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemiştir.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, şikayet hakkının, hak arama özgürlüğü sınırlarının aşılarak kullanıldığı ve şikayet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu gerekçesiyle istemin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasa"nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nın 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Dava konusu olayda; davalının, davacı hakkında iş yerinde meydana gelen hırsızlık olayı ile ilgili olarak şikayetçi olduğu, yapılan soruşturma sonunda, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği anlaşılmıştır. Dosya kapsamında ve soruşturma aşamasında dinlenen bir kısım tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davalının davacı tarafından hırsızlığı gerçekleştirdiğini düşünerek şikayetçi olmasında zayıf da olsa somut bir takım emareler bulunduğu anlaşılmakla, şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları dahilinde olduğu kabul edilerek istemin tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 03/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.