21. Hukuk Dairesi 2016/16690 E. , 2017/6927 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacılar, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve maenvi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan ...İnş. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici nedenlere, temyiz edenin sıfatına, temyiz kapsam ve nedenlerine göre, davalı ... ve .... A.Ş. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava, 27.10.2010 tarihli iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahibi eş ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davacı eş lehine 60.346,28 TL maddi tazminatın (37.716,47 TL"sinin davalı ... Oto Yedek .... Ltd. Şti"nden, 22.629,88 TL"sinin davalı ...Ş."den olacak şekilde), Davacı çocuk Uğur lehine 804,46 TL maddi tazminatın (502,79 TL"sinin davalı ... Oto Yedek .... Ltd. Şti"nden, 301,67 TL"sinin davalı ...Ş."den olacak şekilde), Davacı çocuk .... 5.468,84 TL maddi tazminatın (3.418,03 TL"sinin davalı ... Oto Yedek .... Ltd. Şti"nden, 2.050,82 TL"sinin davalı ...Ş."den olacak şekilde), Davacı eş lehine 10.000 TL, davacı çocukların her biri lehine 8.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davacıların murisi sigortalı ...’ın davalı asıl işveren ...ve İnş. A.Ş.’ne bağlı alt işveren ... Oto Yedek .... Nak. İnş. .... Ltd. Şti işçisi olarak çalışırken olay günü çalıştığı iskeleden başı üzerine düşmesi neticesinde vefat ettiği, SGK tarafından olayın iş kazası kabul edildiği, davacı eş ve çocuklara iş kazası sigorta kolundan gelir bağlandığı, olayın gerçekleşmesinde müteveffa sigortalının %20 oranında kusurlu olduğu, hükme esas hesap raporunda maddi tazminatın hesabında davacı çocuklar için bağlanan gelirin ilk peşin sermayeye değerinin rücuya kabil kısmının maddi tazminat alacaklarından tenzil edilmediği anlaşılmıştır.
Davanın bu yönüyle yasal dayanağını, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununu oluşturmaktadır. Kanunun 55. maddesinde, “ Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez.” hükmüne yer verilmiştir.
Adalet Komisyonu"nun 55. madde gerekçesine göre; “sosyal güvenlik ödemelerinin, denkleştirme (indirim) işlevi görebilmesi, onun sorumluluğu doğuran olaya sebebiyet verenlere rücu edilebilmesine bağlıdır. Bu kural gereği, rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri; teknik arıza, tam kaçınılmazlık hallerindeki ödemeler, bu tazminatlardan indirilemez. Bağlanan gelirlerin, işçinin kusuru ve kaçınılmazlık gibi nedenlerle rücu edilemeyen kısmı da indirilemez. Bir kısmı rücu edilemeyen miktar dahi denkleştirilemeyeceği gibi, zarar görenin kusuruna (müterafik kusura) yansıyan sosyal güvenlik ödemeleri, tahsis tarihinden sonra meydana gelen sosyal güvenlik ödemelerindeki artışlar, kısmi kaçınılmazlık ve teknik arıza halindeki ödemeler ve benzerleri rücu edilemediğinden bu miktarlar dahi denkleştirilemez.”
Öte yandan, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Kanunun 2. maddesine göre “Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları, gerçekleştirildikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere uygulanır” Dairemizin ve giderek Yargıtay"ın yerleşmiş görüşleri, Kurumca bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin ve geçici iş göremezlik ödeneklerinin hesaplanan zarardan indirilmesi, Kurumun rücu hakkının korunması ve mükerrer ödemeyi önleme ilkesine dayandığından, kamu düzenine ilişkin olarak kabul edilmiştir. Kaldı ki, 6098 sayılı Kanunun 55. maddesi de emredici bir hükme yer verdiğinden gerçekleştiği tarihe bakılmaksızın tüm fiil ve işlemlere uygulanmalıdır.
Anayasa Mahkemesinin 21.03.2007 gün ve 26649 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E: 2003/10, K: 2006/106 sayılı Kararı ile 26. maddedeki “sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün Anayasaya aykırılık nedeniyle iptaline karar verilmiştir. 26. maddedeki anılan cümlenin iptali ile Kurumun rücu hakkının yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı yada hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, rücu davasında, ilk peşin değerli gelirin tazmin sorumlularının kusuruna isabet eden miktarla sınırlı şekilde hüküm kurulması gerekir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde, açıkça gelirlerde meydana gelen artışların istenemeyeceği belirtilmiştir.
Bu nedenle, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26. maddeye dayanılarak açılan rücu davalarında artışlar istenemeyeceğine göre, böyle bir ibare bulunmayan 10. maddeye dayanan rücu davalarında da gelirlerdeki artışların istenemeyeceği açıktır. HGK.19.03.2008 gün ve 2008/10-254E.-2008/266 K. sayılı Kararı da bu yöndedir.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, hükme esas hesap bilirkişi raporunda, davacı eş için kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri tazminat alacağından tenzil edilirken; davacı çocuklar için yapılan hesapta kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin rücuya kabil kısmının tazminat alacaklarından tenzil edilmemesi hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş, davacı çocuklar için kurumca bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin davacı çocukların maddi tazminat alacaklarından tenzil ederek oluşacak sonuca göre tarafların usuli kazanılmış haklarını gözeterek bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, bu yönleri amaçlayan davalı ... ve .... A.Ş. vekilinin temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ... ve .... A.Ş.’ne iadesine, 28.09.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.