1. Hukuk Dairesi 2015/17438 E. , 2018/13291 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL/TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda yerel mahkemece, tapu iptali ve tescil isteminin reddine, tazminat isteminin kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davacı ve davalı ... tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, miras bırakanı annesi ...’nin maliki olduğu 54 parsel sayılı taşınmazın, miras bırakana vekaleten davalı ... tarafından diğer davalı ...’a satış suretiyle temlik edildiğini, miras bırakanın ölene kadar taşınmazı kullandığını, satış bedelinin terekeden çıkmadığını, davalı ...’ın da alım gücü olmadığını, davalı ... ile aralarında husumet olduğu için taşınmazın devredildiğini ileri sürerek, davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde uğramış olduğu zararın davalı ... tarafından tazminine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, temliklerin muvazaalı olmadığını, miras bırakanın 2000 yılından beri hasta ve bakıma muhtaç olduğunu, biriken borçlarını ödemek ve bakım masraflarını karşılamak için çekişme konusu taşınmazı sattığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, miras bırakan tarafından davalı ...’a yapılan temlikin gerçek satış olduğu gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine, davacının temlik nedeniyle uğradığı zarar olan 46.150,00 TL’nin davalı ...’den alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Miras bırakan ...’nin 08/10/2013 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı ile davalı kızı Makbule’nin kaldığı, miras bırakanın 05/03/2013 tarihinde davalı kızı Makbule’yi vekil tayin ettiği, davalının vekaleten miras bırakanın maliki olduğu 54 parsel sayılı taşınmazı 26/03/2013 tarihinde 18.500,00 TL bedel karşılığında 1962 doğumlu davalı ...’a temlik ettiği,taşınmazın halen davalı ... adına kayıtlı olduğu sabittir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından muvazaa iddiasının kanıtlanmış olduğunu söyleme imkanı bulunmamaktadır. Aksine; davalı tanık beyanlarına göre miras bırakan tarafından yapılan temlikin gerçek satış işlemi olduğu ve temlik amacının davacıdan mal kaçırma amaçlı olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda 01/04/1974 tarih ½ sayılı İBK’nın uygulama yeri bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bedel yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, davalı ...’nin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.