11. Hukuk Dairesi 2016/11298 E. , 2018/4804 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/06/2016 tarih ve 2015/188-2016/322 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının müvekkilinin eski ortaklarından olduğunu, 17.01.2012 tarihinde ortaklığının son bulduğunu, ortaklığın son bulmasından itibaren 17 gün daha işçi sıfatıyla müvekkili şirkette çalıştığını, davalının ortak olduğu dönemde yapılan bir satış nedeniyle 9.690 Euro alacağın davalının şahsi hesabına yatırıldığını, hesaba yatırılma tarihinde rayicinin 22.845 TL olduğunu, davalının bu paradan 16.02.2012 tarihli şirketin ortakları arasında yapılan ortaklığın sonlandırılmasına ilişkin anlaşma gereğince 3.553,80 TL şirkete ait kredi borcu, 3.114 TL Bağkur prim borcunu ödediğini, 1.079 TL 17 günlük ücretini tahsil ettiğini, ayrıca anlaşma doğrultusunda 23 ay sonra alması gereken 10.000 TL"yi de bu paradan tahsil ettiğini, 22.845 TL"den bakiye kalan 5.099 TL"yi müvekkiline ödemediğini, müvekkilinin 10.000 TL"nin 23 ay öncesinden tahsili sebebiyle 1.600 TL faiz kaybına uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ödenmeyen 5.099 TL ile 1.600 TL faiz kaybı olmak üzere toplam 6.699 TL"nin 19.03.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, sözleşmede belirtilen kredi kartlarını ve Bağkur prim borcunu ödediğini, kalan paranın şirketin hesabının bulunduğu ... Bankası 533/6299818 numaralı hesaba yatırdığını, uhdesinde bir paranın bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, davalı tahsil ettiği meblağı anlaşma doğrultusunda kredi kartlarına ve kredi borcuna ödediğini ileri sürmesine rağmen ödeme belgelerinde ödemenin ne için yapıldığı belirtilmediği, sözleşme gereğince davacı tarafından yapılan ödemeler ile 10.000 TL"lik erken tahsil edilen tutar toplamının 17.749,01 TL olduğu, 22.843 TL"den bu miktarın çıkartılması ile davalı uhdesinde 5.093,99 TL olduğu, ayrıca 23 ay erken alıkoyduğu 10.000 TL"nin 23 aylık faizinin de 1.723,56 TL olduğu, davacının 1.600 TL talep ettiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 5.093,99 TL bakiye alacağın ve 1.600,00 TL erken ödeme nedeniyle faiz zararı olmak üzere toplam 6.693,00 TL"nin tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı temyiz etmiştir.
1-Dava, limited şirket eski ortağının payını devretmesinden sonra, şirket alacağını tahsil etmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Şirket alacağı, davalının ortak olduğu dönemde yapılan iş nedeniyle doğmuş olup davalı tarafça hisse devrinden sonra tahsil edilmiştir. Davacı taraf, davalının diğer şirket ortağı ile yaptığı devir sözleşmesi doğrultusunda alması gereken hisse devir bedelini bu paradan vadesinden önce tahsil ettiğini, yine devir sözleşmesi doğrultusunda şirketin ödemesi gereken SGK borçlarını ödediğini ileri sürmüş ve bakiye kısım ile yoksun kalınan faizi talep etmiştir. Davalı taraf, hisse devir sözleşmesi doğrultusunda şirketin ödemesi gereken giderlere ilişkin harcama yaptığını savunmuştur. Bu durumda, şirket alacağının hisse devrinden önce doğmuş olması ve tarafların kabulünde olan şirketin SGK borcunun ödenmiş
olduğunun anlaşılması karşısında işbu dava şirket ile ortağı arasındaki bir davadır. Dava tarihi olan 05.06.2015’de yürürlükte olan 6102 Türk Ticaret Kanunu’nun 4. ve 5. maddeleri uyarınca, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olup, asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 ve 115. maddelerine göre görev, dava şartı olup, yargılamanın her aşamasında re"sen dikkate alınması gerekir. Bu nedenlerle mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilip hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı asilin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 26/06/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, eski ortak tarafından dava dışı kişiden tahsil edilen şirket alacağının geri alımına ilişkindir.
TTK sisteminde (TTK m. 4,5) ticari iş sayılan hususlardan doğan tüm uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılan davalar değil, yalnız niteliği ve konusu itibariyle hakimin özel uzmanlığına ihtiyaç gösteren davaların "ticari dava" olarak nitelendirilmesi ve ticaret mahkemelerinde görülmesi prensibinden hareket edilmiştir.
Bu prensipten hareketle; TTK m. 4"te ve ayrıca özel yasalarda belirtilen davalar, tarafların kimliğine, işin niteliğine bakılmaksızın kanunen mutlak olarak ticari dava kabul edilmiştir (TTK m.4/1-(a)-(f)). Bunun haricinde belirli uyuşmazlıkların ticari dava olarak nitelendirilmesi içinse en azından bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi koşulu aranmıştır (TTK m.4/1-c,2). Bunların dışın bir ihtilafın ticari dava kapsamında görülmesi için, her iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması şartının arandığı görülmektedir (TTK.m 4/1). Böylece, TTK"nın benimsediği sistemde ticari dava nitelemesinde "ticari iş"ten ziyade "tacir" ve "ticari işletme" kavramları rol oynamaktadır.
Nisbi ticari dava sayılma konusundaki prensip; yani iki tarafın da tacir olması ve ihtilafın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olma kuralı sadece sözleşme ilişkisinden doğan davalara özgü değildir. Haksız fiilden kaynaklanan uyuşmazlıklarda iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın her iki tarafın işletmesi ile ilgili olması kaydı ile haksız fiilden kaynaklanan ihtilaflar da ticari dava sayılır ve ticaret mahkemesinde görülür.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; davacı şirket ile eski ortak arasında görülen bu davanın, TTK"nın 4 maddesindeki mutlak ticari davalar arasında yer almadığı, bunun yanında her iki tarafın tacir ve uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olma koşulunun somut olayda gerçekleşmediği, bu nedenle de nisbi ticari dava olarak değerlendirme olanağının da bulunmadığı düşüncesinde olduğum için çoğunluğun göreve ilişkin bozma görüşüne katılamıyorum.